26 Aralık 2013 Perşembe

Ateşli piliç iş başında

Analı kızlı hastayız yine... Zeynomu bana satıyor ben mi ona bilmiyorum, ama birimiz hastalanıyor ve anında diğerimiz de kötü oluyor. Pazartesi günü okuldan yarım günde geldi Zeyno, öğretmeni aradı ateşi yükselecek gibi dedi, gönderin eve dedim, akşam burun buruna yattık tabi ki ( bir an olsun ayrılmadı yanımdan), salı günü bende kötü oldum... 3 gündür Zeyno'da 6 saatte bir defa ateş yükseliyor, 38-39 derece oluyor ateş, ben ise felaket gribim,ateşim 37-38 civarında seyrediyor, salı ve çarşamba günü gittim işe ama bugün yıkıldım artık, iyileşmiyorum hatta kötülüyorum... Bugün babaanne teslim aldı artık Zeyno'yu, ben evde kendi kendimi iyileştirmeye çalışıyorum, Zeyno ve İlker babaannede kalıyor...

Dün gece saat 4 civarı 39'un üzerinde ateş ile yine cayır cayırdı kuzu... Daha önce 3/4 ölçek ibufen'i verdiğimizde ateşi 10 dakikada düşen kuzu şimdi 40 dakikadan önce kendine gelemiyor, neyse ki bugün itibari ile 36 saati tamamladık, havale riskini azalttık, İnşallah biran önce iyi oluruz analı kızlı...


Tütüüüüüü


Haftasonu aldım bu eteği Zeyno'ya, H&M'den tiril tiril rengarenk bir tütü... Zeyno bayıldı eteğine, popoyu salla deyince, önce eteği giyiyor sonra popoyu sallıyor...

Babaanneye giderken illa giymek istedi tütüyü, aslında bu poz çekilirken 38 derece ateşli kuzu :( ama yine de eteği giymeden çıkmadı dışarı :)) babaanneye giderken yolda uyuya kaldı, gösteremedi tütüsünü Nurnur'a....



22 Aralık 2013 Pazar

Yeni yıl hediyeleri...


Bu sene yılbaşında bür kural koyduk, sadece ufaklara hediye alıyoruz.., büyükler artık devre dışı kaldı... Biz da artık daha da geç kalmayalım dedik, bu haftasonu bu işi hallettik... 

Aslında benim amacım Zeyno'ya arkadaş hediyelerini kendi seçtirmekti, ama Zeyno kendine oyuncak bakmaktan tabi ki kimseye birşey seçemedi :)))

Hergün biraz daha büyüyen Eda aşkı...



Cuma günü Adana'dan gecenin bir körü dönünce, gidemedik babaanneye Zeyno'yu almaya, cumartesi sabah kavuştuk... Daha kalkar kalkmaz Eda pazarlığı başlamış evde...  Ece'lerin de işi olmayınca buluştuk yeni mekanımız Zorlu Avm'de...  Önce Jamies' italian'ı denedik... Ne zamandır aklımızdaydı... Mekan sıradan, menü az ama öz ve herşey lezzetli, ama servis yavaş hem de çok yavaş... Söylediğimiz birşeyi en az 3 kez daha söylememiz gerekti gelmesi için... Eda ve Zeyno dondurma savaşı yaptılar... Kim daha çok yiyecek savaşı... Sonra çıktık ve Lego'nun kısa bir süre için kurduğu oyun alanına gittik, pek birşey yoktu ama kuzular çok eğlendi... İlker, hem Eda'ya hem Zeyno'ya baktı, biz de tabi biraz alış veriş yaptık :)

Eda ve Zeyno yine birbirine doyamadı... Birbirlerine sarıla sarıla ayrıldı... Seni çok seviyorumlar, sen benim en iyi arkadaşımsınlar, iyi ki varsınlar, seni herşeyden çok seviyorumlar havada uçuştu :)))

Umarım hayat boyu hep böyle en iyi arkadaş olursunuz siz :)))

21 Aralık 2013 Cumartesi

Adana günlüğü




Hızlı bir Adana günü oldu, sabah 04:45'de güne uyandığım ( ve aslında gecesinde saat 01:00'de uyumuş olduğum) koştur koştur havaalanının yolunu tuttuğum, 6:30 uçağının ne zaman kalkıp ne zaman indiğini bile hatırlamadan uyumaya devam ettiğim günüm saat 8 sularında Adana'ya indiğimde parlayan güneşle gösterdi kendini ve ne kadar güzel bir gün olacağını...

İlker yıllardır Adana'ya fabrikaya gider, ben yıllardır şehir şehir gezerim, ilk defa İlker'le iş amaçlı aynı anda aynı şehirde olduk... Önce otelde buluştuk, garip geldi kocamla şehir dışında buluşmak :)) İlkeri otelde tanımayan yok, artık otelin demirbaşı olmuş sanki :)) Adana'nın en güzel iki yapıtı Taşköprü ve Merkez camii en güzel Hilton roof'tan görünüyormuş zaten... 5 dakika içinde 2 önemli yapıtı görmüş oldum... 

Sonra işlerimize gittik... Öğlen dayanamadık, ekiple kendimizi muhteşem Elem'e attık, Adana'ya gelip, Elem'de sucuklu humus yemeden dönen varsa,bir daha gitsin bence:)) yenebilecek en ağır öğle yemeğini yiyip, çalışmaya geri döndük ve akşam yine buluştuk...Emin ve eşi Zuhal eşlik ettiler bize, 3 saat içinde hem güzel bir yemek yedik hem de hızlı bir Adana turu attık... 

Adana gerçekten sandığımdan çok daha gelişmiş bir şehirmiş, İstanbul'da olan neredeyse her marka, her cafe var... 

Park Zirve Onbaşılar kebapçısı da güzeldi elbet ama Elem'in tadını ve o muhteşem sucuklu humusu kolay kolay unutamayacağım...












16 Aralık 2013 Pazartesi

Haftanın etkinlikleri


Bu hafta okulda 1 değil 2 gezi var, çarşamba günü kendi hazırladıkları yılbaşı kartlarını göndermek üzere Tarabya'da postaneye gideceklermiş :))

Cuma günü de TİM'de oynanan sihirli oyuncaklar müzikaline...

Zeynoş daha önce 1 kere tiyatroya gitti, çok istiyorum onu bu yıl bol bol kültürel etkinliklere götürmeyi, ancak pek çok etkinlik +3 yaş itibari ile çocuk kabul ediyor, tiyatrolar ise genelde öğlen 1 de başlıyor ve o da Zeynonun uyku saatine denk geliyor, bazı oyunlar saat 1 ve 3 de oluyor, 3'e yetişme şansımız olabilir aslında ama Zeynoş genelde 1:30 gibi ancak uyuyor, uyanması 3:30 oluyor, o yüzden gidemiyoruz:(

Eyyyy tiyatrolar bizi de düşünün, tüm çocuklar erken uyanır, şöyle saat 10-10:30 gibi oyun koysanıza, biz de gelelim...





Yeni yıl istekleri

Bugün okulda yeni yıl için istedikleri 3 şeyi sormuşlar, Zeynoş 3 şey söylememiş, 2 şey istemiş

1) bebek
2) çok güzel yemekler :))

Evet evet, benim yemek yediremediğim kızım yeni yıl hediyesi çok güzel yemekler dilemiş, acaba bana bir mesaj mı yolluyor, annem daha güzel yemekler yapar inşallah felan diye, ne yapsam acaba yeni yılda iyi bir şef mi tutsam yemekleri yapması için, acaba çocuk benim yemeklerimi beğenmiyor da ondan mı yemiyor :))) bak Nurnur yapıyor yiyor :)) haftasonu biz Ankaradaydık, sabah uyanmış Nurnur'dan omlet istemiş, hem de 2 yumurtalı, sonra da yemiş :)) bı çocuğun derdi kesin benimle :)))


13 Aralık 2013 Cuma

Köfte yapan o tombiş elleri yerim ben

Zeynoşun en sevdiği şey köfte... Ama anneanne köftesi olacak... Aynı malzemelerle ben yapıyorum olmuyor, yok illa anneanne köftesi olacak...

Günlerden bir pazar, anneanne ile Zeynoş mutfakta, önce yoğurdular köfteleri, sonra şekil verdiler, fırından çıkana kadar başında beklediler, afiyetle yediler...





Foto delisi

Pek seviyor fotoğraf çektirmeyi, her kadın gibi :))) kameraya poz ver deyince, bakıyor, gülüyor, sonra da mutlaka nasıl çıkmışım diye bakıyor...

Bu pozları da arkadaşları mickey mouse ve caiolu ile birlikte verdi :)))


Photo şipşak Zeyno...


Evdeki teknolojik aletlerden oldukça uzak tutmaya çalışıyoruz ama ipad'i heba ettik kendisine... Yeni aldığım foto makinesinden uzak dursun diye elimizden geleni yapıyoruz... 

Şimdilik bu photo şipşak makineyi pek sevdi, bakalım inşallah bir süre idare eder onu :)


Bir demet poz


Kamerada kalan pozlardan bir demet...

Kocaman maşallah ona...


İlk formamız...

Okulumuzdan bir not geldi, okul eşortmanı almamız gerekiyormuş, pazartesi ve cuma günleri okula eşortman ile gelmeleri gerekiyormuş...

Zeynoş ve ilk forması hayırlı uğurlu olsun...


Dedesinin balı

Dedeli torunlu pek bir iyi anlaşıyorlar... Aralarından su sızmıyor birlikteyken... Zaten önümüzde bir pepenin dedesi örneği olduğu için dedeler herkesten bir sıfır önde başladı...

Bir istanbul seyahati, dedeli torunlu kucak kucağa geçti yine...


9 Aralık 2013 Pazartesi

Sezen Aksu uyuyor :)

Yine ateşli piliç iş başında... :((

Pazar günü nasıl da keyifli başlamıştı, güzel bir kahvaltının ardından, ailece spora gitmiştik, baba- kız havuza girmişti, bende koşu bandının üstünde biraz ter atmıştım... öğleden sonra Duygu'lar geliyoruz diye aradı, saat 6 sularında durdukyere Zeynoş'un ateşi fırladı, hemen arkasından da burnu akmaya başladı... Koruyamadık kuzuyu yine :(((

Duygu'ları yolcu ettik, Zeyno hemen bayıldı (ateş düşürünücün etkisi ile) , sabaha kadar sürekli uyanarak uyudu, tabi biz sürekli tetikte :(

Sabah 5 sularında ateş 38.3 olunca korktuk, verdik ibufen'i, aldık yanımıza yatırdık... İlacı içirirken uyandı, biraz mızlandı, sonra uyumaya devam etti, sonra birden bire kalktı ve ağzında çıkan ilk söz:

"Baba, Sezen Aksu şimdi şinanay söyleyemez, çünkü uyuyor.... " 

Ve sonra yatıp, uyumaya devam etti :)))

Bu uykusuz halimizle bile gün boyu hatırlayıp güldük :))) 


Deli bu çocuk yaaaa, anası babası gibi zır deli :)))

1 Aralık 2013 Pazar

Ruh hali notları...

Bu sefer Amsterdam'da oluş sebebim çok başka... Eğitimi almaya değil, vermeye geldim, üstüne üstlük bildiğim konu vergi ile ilgili değil, tamamen soft skill yani kişisel gelişim üzerine 4 günlük bir eğitim... Benim için çok farklı bir tecrübe olacağı kesin... Yokluğumda kuzu önce babasına, sonra Nurnur'a emanet..

Ben nasıl mıyım? 
Biraz karışık, biraz solgun, biraz yorgun... 
Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde, tavan yapan tiroidim, hem kilomu hem sinirimi zıplatmış durumda...
yüzümde çıkan lekeler, saç dökülmesi de cabası... 
Birden bire alevleniyorun, sonra sönüyorum, bütün gece niye öyle yaptım diye huzursuz kendimi sorgulayarak geçiyor, 
sabah dinlenmeden uyanmış oluyorum yorgun-argın yeni bir güne başlamanın telaşıyla, 
sonuç olarak dinlenmemiş bedenim ve ruhum, en küçük aksiliklere bile aşırı tepki veriyor ve aynı döngüyü yine yaşıyorum...

Yani pek iyi bir dönemde değilim ne yazık ki... Dehan bey ilacın dozunu artırmıştı, yetmedi biraz daha artırdı... Bakalım bu kalp çarpıntıları, bu aşırı iştah, bu sinir-stres-asabiyet ne zaman bir son bulacak? İnşallah çabuk olur, şu halimi hiç ama hiç sevmiyorum :(








Veli toplantısı notları

G29 kasım cuma günü ilk veli toplantımıza gittik...evet evet 27 aylık kızımızın ilk veli toplantısıydı... Oturduk küçücük sandalyeye, Esra ve Lyna bize, bizim bilmediğimiz kızımızı anlattılar...

Zeyno inatçıymış ( buna hiç şaşırmadım, bir koç annesi var, üstelik kendisi de bir aslan) 
İstemediği birşeyi asla yaptıramıyorlarmış ( hiç şaşırmadım)
Parça et yemiyormuş ( eşşek sıpası, şu iştah problemi adamı deli ediyor)
Okula ilk geldiğinde hiç meyve de yemiyormuş, şimdi yine sevmiyormuş, ama en azından yarısını yiyormuş ( buna da şükür)
Yemeklerini kendisi yemek istiyormuş ;)
Ayakkabılarını kendisi giyiyormuş ;)
Öğlenleri emziksiz uyuyormuş, omulda emziği hiç sormuyormuş bile ( garezi bana bu çocuğun)
Günde bir kaç kez çişini veya kakasını tuvalete yapıyormuş ;)
Sınıfın en çenesi düşük çocuğuymuş ( buna hiç şaşırmadım, çünkü biran bile susmadan konuşuyor)
Dile çok yatkınmış, ingilizce kelimeleri çok hızlı öğreniyormuş. Miss Lyna'nın tüm komutlarını ilk anlayanlardan biri oluyormuş, bir de diğerlerine anlatıyormuş ( adam olmuş, sınıf sözcülüğü yapıyor) 
(okulda bir gün boyunca neler yaptıklarını anlattılar, tüm gün eğitim ingilizce, eğer herhangi bir sorunları olursa, Esra onlarla Türkçe konuşuyormuş, biz buna göre çok az ingilizce öğrenmiş olduğunu söyledik, bu sene amaç ingilizce anlamalarını sağlamakmış, seneye konuşacaklarmış,Zeyno sınıfta ingilizce komutları en iyi anlayanlardan biriymiş) ( 8 kişilik sınıfın 4'ü yabancı üstelik)

Çok hisli bir çocukmuş, başka birine birşey olduğunda, hemen yanına gidiyormuş, o anda Esra veya Lyna görmediyse, onların yanına gidip, Justin düştü gel felan diyormuş...

Beren'le eskiden çok ayrı takılıyorlarmış, son 2 haftadır yapışık ikiz gibi dolaşmaya başlamışlar, birbirlerini koruyorlarmış, başka birinin Beren'den aldığı bebeği, horoz Zeyno gidip alıp, Beren'e geri veriyormuş :)

En sevdiği şey kitapmış ( gün boyu elinden kitap düşmüyormuş, neyle oynarsa oynasın, elinde bir kitap tutuyormuş)
Bir de bebeklerle oynamayı çok seviyormuş, onları sürekli öpüyormuş ( evde kesinlikle oynamıyor)

Hayatta en iyi tanıdığınız varlığı başkasından, bilinmeyen yönleriyle dinlemek bir garip oluyormuş...

Gel gelelim emzik ve bez konusuna... İkisini de bırakmaya hazır değilmiş... Emziği zaten sadece gece alıyor, ama eğer bırakmak konusunda zorlarsanız, başka bir kötü huy edinebilir dediler( mesela parmak emmek), o yüzden zaman tanıyın, kendi kendine bıraksın dedi ( en fazla 3 yaşında kesin bırakır dedi Esra ama ben pek inanamadım buna)

Emzik konusunda ben Amsterdam'dan dönünce şöyle birşey deneyeceğiz, Zeyno'yu akşam yatırmadan önce epey yoracağız, banyo yaptıracağız, pelte gibi olacak, sonra yatağa yatıracağız, emzik kaybolmuş, yok diyeceğiz,,, ağlayacak ( muhtemelen çok ağlayacak) ama uyuyacak, ertesi sabah okula gittiğinde Esra sınıfta Zeyno'yu alkışlatacak, arkadaşlar Zeyno dün gece emziksiz uyudu diyecek...  Bunu 1 hafta yapacağız, Esra ve Lyna seni izliyor, emziksiz uyursan sana yıldız verecekler felan diyeceğiz... Esra bu bıraktırma çabalarımızın gereksiz olduğunu düşünüyor aslında, ama ben rahatsız oluyorum diye bu şekilde deneyebileceğimizi söyledi... Zamanında Ferber yüzünden az ağlaya ağlaya uyutmadım kuzuyu, eğer 4-5 gün ağlayarak uyuyacak ve sonra emziği bırakacaksa, buna dayanabilirim sanırım...

Bez konusunda da aynı şekilde, bezi bırakmak için sabahları kalktığında bezi kuru olması gerekiyor dedi Esra ( bizimki 1 kilo çiş yapıyor)... Onun iki kızı var, ikiside 3 yaşında bezi bırakmış, biraz zaman tanıyın, 4 yaşında hala bez kullanan hiçbir çocuk yok, er yada geç kendi isteğiyle öğrenecek dedi... Ben yılbaşında bu bez işini bitireyim diyordum, ama sanırım olmayacak... Şubatta annemler Zeynoyu 1-2 hafta Kuzuluk'a götürecek, ben ona güveniyorum, annem bu işi orada halleder :)))

Bir de şunu söyledi öğretmenleri, gerçekten haklı dedim... Zeyno sadece 27 aylık, lütfen ondan çok fazla şey yapmasını beklemeyin... Çok akıllı ve herşeyi anlayan bir çocuk ama sadece 27 aylık :)) tüm kötü huyları sizden öğreniyor ( mesela yemek yerken ipad izlemek gibi),  tüm inadı ve şımarıklığı size ( çünkü sizi gerçekten çok az görüyor ve sizi cezalandırıyor), büyüyecek, büyüdükçe anlayacak ve uyumlu olacak, ama bugün kazandırdığınız kötü huyları böyle devam edecek, o yüzden şuanda aç kalması pahasına, kötü huylarından vazgeçin, örneğin kolay yiyor diye 4 köfte vermeyin, onun yerine 2 köfte kadarlık et yesin, veya illa ipad'i açmayın, sofraya birlikte oturun, hep beraber aynı şeyi yiyin, döke saça yesin ama kendisi yesin ve sizinle yesin dedi... Bu gerçekten çok doğru, biz bunu ne yazık ki yapamıyoruz, bizim eve geldiğimiz saatte Zeyno yemeğini yemiş oluyor veya biz kahvaltısını hızlıca etsin diye hemen ipad'i açıveriyoruz çocuğun önüne :(((

Öğretmenleri çok haklı, aslında yapmamız gerekenler çok net ve açık, uygulaması biraz zor ama imkansız değil... Bunu gerçekten deneyeceğim...



27 Kasım 2013 Çarşamba

emzik savaşları tüm hızıyla devam ediyor...

Zeyno daha doğar doğmaz emziği verdik ağzına.. malum beni emmedi, emme refleksi gelişsin diye, doktor verin emzik dedi. biz de verdik...

Zeyno beni yine de hiç ama hiç emmedi, ama emzik birşeye iyi geldi.: Uyku.

Uyku = emzik demek oldu hayatımızda...

O zaman hayatımız kurtuldu zannettik... nitekim hiç uyumayan çocuk, emziği verir vermez uyudu...

Şuanda tam 27 aylık ama biz emziği hala bırakamadık... Tesellimiz emziği sürekli değil sadece uyurken alıyor olması.

Nasıl oldu bilmiyorum, okulda diğer çocuklardan utandı ve emziği bıraktı... Artık okula emzik göndermiyoruz... kendi kendine uyuyor... Esra öğretmen bunu nasıl yapıyor anlamıyorum...

Rehberlik öğretmeni Rayka hanım, emziğe hala ihtiyacı olduğunu düşünüyor, her gün onunla konuşun ama asla baskı yapmayın diyor... hergün ama hergün konuşuyorum... yok kesinlikle kabul etmiyor... Emziksiz yatağa girmiyor... hatta yeni bir huy başladı, emsizsiz yataktan da çıkmıyor :(

ama yataktan çıkınca emziği sadece elinde tutuyor, kesinlikle ağzına almıyor, zaten 5-10 dakika sonra birşeyle oynarken unutuyor ve ben de alıp yatağın içine atıyorum...

Emziğe yapmadığımı bırakmadım, önce birkaç yerinden iğneyle deldim, sonra yetmedi ucunu kestim, şuanda resmen havası sönük, ucu yırtık bir emziği var, ama banamısın demiyor, hergün akşam onu ağzına alıyor ve 5 dakika içinde uyuyor :( Emzik olmazsa kesinlikle uyumuyor... Gece de uyandığı anda, emziği ağzına alıyor, ve kendi kendine uyumaya devam ediyor...

Şimdi yeni planım, emziğe acı birşeyler sürmek ama kıyamıyorum...

Ya Zeyno adam gibi kendi kendine bıraksana şu emziği yaaaaaaa


baba bana düşmeeeee

Zeyno ve İlker'in bir çekişmesidir gidiyor... Babasına düşkün olması beklenen kızımız, nedense benden bir an olsun ayrılmıyor... İlker bu duruma felaket bozuluyor :))

Önceki akşam aramızda geçen diyalog;

Babası Zeyno'yu sevmeye çalışıyor, Zeyno kaçıyor, benim tepeme çıkıyor.....

Babası: yaaa Zeynooooo, hani kızlar babalarına düşkün olurdu?

Zeyno: düşmem ben !

Babası: yok kızım düşkün olmak, bak ben sana çok düşkünüm mesela

Zeyno: babaaa, bana düşmeeeeeee, anneeeeeee babaaa bana düşmesinnnnn :)))


Konu sanırım Zeyno için biraz ağır kaldı, ileriki yaşlarda bu konuyu yeniden tartışmak dileğiyle :))

25 Kasım 2013 Pazartesi

Huzur sadece huzur...

Çok çok önceden planlanmıştı... Ercüment telefon açıp, gidelim mi Sapanca'ya dediğinde uzun çok uzun bir sözleşmenin tam ortasındaydım, EVETTT dedim...

Önce Ece ve Mehmet'in işi çıktı, sonra Ercü'nün teyzesinin taşınası tuttu, ama biz yine de yılmadık gittik Sapanca'ya... Biraz soluklanmaya, biraz da huzura doymaya... Edişkonun gelmeyeceğini öğrenince, Zeyno'yu evde bırakmaya mazeretimiz oldu, zaten bu hafta ana kız pek nanemolla geçirmiştik...

Sapanca'da dağın tepesine kurulmuş, daha yeni açılmış Uğurlubey konağı çok ama çok güzeldi... Kuş bakışı göl manzaralı odamıza doyamadık, İstanbul'da böyle manzaralı bir evin hayallerini kurduk... 

Zeyno'dan ayrı sakin, sessiz, bol oksijenli, bol sohbetli bir 24 saat geçirdik... 

Kaçmalı kesinlikle arada bir rutinden kaçmalı insan...

24 Kasım 2013 Pazar

Zeyno halleri


En sevdiği şey poz vermek oldu bu ara nedense, bir de aklına geldikçe fotoğraflara bakmak istiyor, tek tek insanları sayıyor, kendi fotoğrafları üzerinde özenle duruyor (her kadın gibi)

İşte bir pazar,Zeyno ve babasının ev halleri...

Önce photolar çekilir, amaç daha sonra hepsine tek tek bakabilmektir ;)



Burada da kitap okumuyor aslında, kitap okuyormuş gibi yapıyor :))

Ev kostumü nasıl ama,,, nike t-shirt, pazar işi alt, kro çiçekli çoraplar :)))

22 Kasım 2013 Cuma

Trenle eve dönüş

Haftabaşında Zeynoş hastaydı, şimdi de Beroş hasta... Dün okula gelemedi, sabah dedesi ile birlikte okula bıraktık, akşam işten izin alıp ben almaya gittim... Hava da güzeldi, hadi dedim taksiye binmeyelim, metro ile eve gidelim... Zeynoş eve trenle gidelim mi dedim, nasıl sevindi nasıl sevindi...

Bütün yüreyen merdivenleri kendi indi. Anne ben büyüdüm dedi... Metroya koşarak bindik, yerimize oturduk, bir güldü bir güldü... Karşımıza önce suratsız bir teyze oturdu, hiç bizimle ilgilenmedi, sonra kulağında kocaman kulakları olan bir abi geldi, anneeeeee o neeee dedi, annecim abi müziği çok seviyormuş, hep dinliyormuş dedim, kırmızı balığı söylesin dedi :))) bütün şarkılar kırmızı balık olmalı ;)))

20 Kasım 2013 Çarşamba

Yurdumuzu "ben" kurtardım, bilmeyenler öğrensin :)

 
Atatürk şiirimizi unutmamak için sürekli tekrar etmeye çalışıyoruz... 

Dün akşam aramızda geçen diyalog, unutulmaması gerekenler haznesine eklenmeli.... 


Zeyno: Atatürk geldiiiiiii, müştanı yendiiiiiiii 

Babası: Kızım bizim bayrağımız ne renk? 

Zeyno. Kırmızııııı 

Babası: Bayrağın üzerinde ne var? 

Zeyno. ayyyy bi de yıldızzzzzz 

Babası: Peki yurdumuzu düşmandan kim kurtardı? 

Zeyno: ANNEMMMMMM 

Babası: Peki, anneyle birlikte kim kurtardı? 

Zeyno: Atatürkkkkkkk :)))) 

18 Kasım 2013 Pazartesi

2 aylık kreş günlüğümüz...

Okuldan resim gelmiyor gelmiyor dedik, Esra öğretmen Eylül ayından beri çektiği tüm güzel resimleri yolladı bana… 
Bakmaya doyamıyorum… Resmen kızımın kreş günlüğü gibi olmuş gibi hissediyorum…

Bakmaya doyulmayacak resimler ve hikayeleri ektedir:

1)        Parmak boyası yapmaya bayılıyorum…. Ohhhhh ellerimle her yeri boyuyorum… annem evde hiç izin vermiyor…

Aaa burada bir papağan var, onu mora boyayım…

Berennnnnnn, dokunma benim resmime….

Üfff Beren korkma daldır elini boyanın içine, Fransız asilzadeleri gibisin…

Bak ben ne güzel boyadım, papağan hiç görülmüyor artık… aaaaa amaç her yeri boyamak değil miydi



2)        Üfff biz suyun içine girip yüzemiyoruz, bari şu hayvancıkları yüzdürelim…


3)        Bak Beren seni seviyorum…. Ama eğer beni bir daha kayarken tepiklersen, sana gününü gösteririmmmmmmmmm


4)        Resim konusundaki yeteneksizliğimi sanırım annemden almışım… ruh halim çok karışık, bu eserime de yansıyor…

Berennnnnn yine dokunuyorsun resmimeeeeee



5)        Kuleler bir bir dizilir, sonra da hepsi devrilir… Josephine veya Justin, adın her neyse, kaç benden….


6)        Üffff yine jimnastik… Gel Beren gel, şuraya kaçıp saklanalım… bizi burada kimse görmez…


7)        “Nasıl iyi ev hanımı olunur” okuluna mı geldik biz yaaaa…. Turşu mu kurucaz? Benim annem 31 yaşında daha hiç kurmamış   ohhhh kendi kavanozumu bitirdim,biraz da diğerlerinin kavanozunu doldurayım, ne maharetli kızım yaaaa


8)        Bu seferde “koklayarak, tahmin edelim” dersindeyiz… ya bu okul çok sıkıcı olmaya başladı…. Bereennnnnn hadi sende dersi dinleme… gel oyun oynayalım


9)        Oleyyyy itfaiyeye gidiyoruz, okuldan çıkacağız bugün…

İtfaiye kamyonunun içi çok güzelmiş, hiç inmek istemiyorum buradan…

Adam sürekli birşeyler anlatıyor, ne kadar sıkıcı yaaaa…. Ben yangın çıkarsa, babama sorarım o herşeyi bilir…


10)        Kamyon önü pozumuz….ne eller yukarı mı kalkacak… ben tam anlamadım… Beren’de sanırım bana bakıyordu, o da anlamamış


11)        Ohhhh bu hafta Pazar var… pazardan bir sürü şey alayım, ben bunları yemem, babam yer 


13 Kasım 2013 Çarşamba

Veli sıfatıyla ilk iznimi verdimmmmm gittiiii

Dün okuldan eve bir kağıt geldi, okul dışında yapacakları ilk aktivite için izin kağıdı, çok heyecanlandım…

Sarıyer itfaiyesine gideceklermiş, bizden izin istiyorlar… gerçekten çok heyecanlandım :))Velisi olarak izni verdik gitti ;))

Okulumuzu çok seviyorum, bana göre tek sorunu aktif bir internet kullanımı olmamaları ve orada yaşadıkları anları paylaşmamaları, oysaki biliyorum ki pek çok okulda böyle bir sistem mevcut. Gün içinde çekilen resimler, okulun internet sitesine yükleniyor. Oradan indirebiliyorsun…  Bu konuya epey üzülmüştüm, ama en çok dün üzüldüm… Akşam eve gelen iletişim formunda, Zeyno’nun itfaiye kamyonuna çıktığı ve bundan çok hoşlandığını yazmışlar. Eminim öyledir. Kızımın o anını görebilmeyi çok ama çok arzu ederdim.

Anne sen kimsin???


Sanırım okulda kendilerini tanımaya yönelik bazı aktiviteler yapıyorlar…
 

Bu sabah aramızda geçen diyalog;

Zeyno: anne sen kimsin?

Annesi: ????? Zeyno’cum, ben anneyim

Zeyno: Annecim, kimsin seeennnn? (soruyu anlamadığım için azarı işittim)

Annesi: Zeyno’nun annesiyim ben

Zeyno: anne öyle değil! Ben Zeynep, babam İlker, anneeeee, senin baban kim?

Annesi: hııııı anladım şimdi, ben Cansu, benim babam Cemal

Zeyno: hayırrrrrr, o benim DEDEM !!!!!!

Annesi: tamam kızım, senin deden, benim babam

Zeyno : hayır, anne, Cemal DEDE !!!!

Valla 30 yaşından sonra, babamızı da kaptırdık, 90 cm’lik velede

10 Kasım 2013 Pazar

Terrible 2 Zeyno+ Terrible 3 Eda = hunisi eksik 2 anne :)

Sabah saat 7de anneeeee seslenmeleri ile başladı...

Dün gece sinemadan gece 1'de eve gelen anne uyanamayınca, baba imdada koştu, anneye +1 saatlik pazar tembelliğine fırsat yarattı :)

Kasım ayında bu güneşi bir daha bulamayız diye, Özge'nin tavsiyesi üzerine Çekmeköy Cappuccino club'a gittk, hani barlarda damsız girilmez diye tabela olur ya burada da sanki çocuksuz girilmez diye görünmez bir tabela var gibiydi, bu kadar kalabalık çocuklu bir mekan bir tek okullarda olabilir ;) 

Mekan süper, servis sıfır, ama dostlarla bir arada olmak her zaman güzel...

Zeyno, Nil'e bayıldı... Nil sonunda ele avuca gelmeye, poposunun üstüne oturmaya başlamış, Zeyno kızı resmen içine soktu, sevgiden(!) :)))


Dün ağzına lokma koymayan Zeyno, bugün sabaha yine kahvaltısız başlamıştı, mekana oturunca hiç baskı yapmadık ( sinirimizi bozmak istemedik), Zeyno önce babasıyla yağda yumurta yedi, sonra çatalı batırıp bir tane haşlanmış yumurtayı mideye indirdi, çocuk resmen dengesiz... Yani bir de millete iştahsız iştahsız diye anlatıp duruyoruz, Özge ve Orkun dalga geçtiler, çocuk daha ne yesin diye :)))

Arabaya bindik, Edişko'ya doğru yola çıktık, birlikte uyumayacaklarını bildiğimizden, ayrı ayrı uyuttuk, Zeyno arabada, Eda evde uyudu...

Geçen sefer Zorlu'da akşam yemeği yediğimizde, ayrılırken ortalığı birbirine katan, benim en yakın arkadaşım Eda diye 7 cihana anlatan Zeyno ve Eda'nın ilk buluşma anı çok ama çok güzeldi, ama bu mutlu tablo, bugün herşeye mızmız Eda'nın sürekli huysuzlanması, eli kolu durmayan Zeyno'nunda Eda'nın bu huysuzluğuna çanak tutacak her türlü gıcıklığı yapması sonucu bugün Ece ve bana resmen hunileri taktırdı... 

Biraz dinlenmek.,hem de hasret gidermek için, Elif'e gittik, çocukları 3'ledik, yazık yavrum Ali' de bugün Zeyno'dan nasibini aldı ;)))


Mutlu mesut başlayan, gün boyu bir dargın bir barışık devam eden günümüz, gecenin sonunda anneeeee Eda'yı bırakmak istemedim çığlıkları ile son buldu :)))

9 Kasım 2013 Cumartesi

Terrible two, çık hayatımızdan yeter ...

Formunun zirvesinde birgün yaşadı bugün Zeyno...

Sabah 6:45'de başladığımız gün,her sabah gayet normal bir şekilde içilen vitaminin içilmek istenmemesinden gösterdi kendini aslında...
Söylememe gerek yok, tabi ki kahvaltı edilmedi
Havuza gidelim diye ortalık birbirine katıldı
Havuza giderken tabi ki muz yenilmedi
Havuz kısmı güzeldi, stres atıldı, 2,5 yaşında kendi kendine yüzebilen Selin'e hayran kalındı,soyunma odasından öpücüklerle uğurlandı
Havuzdan çıkışta arabasında koltuğunu oturulmadı, tam 20 dakika otoparkta kriz yaşattı
Eve dönüşte tabi ki muz yine yenilmedi
Eve gelindi ayakkabılar çıkarılmak istenmedi, Altan' ı göresi tuttu ( sanki arkadaşı Efe değil Altan)
Fırında köfte pişene kadar sanki çok yiyecekmiş gibi,başında ağladı, köftem gelsin dedi
4 köftenin 2'si yedi, yoğurda batırdıkların batırıldığı için,batırmadıklarım neden batırılmadı diye beğenilmedi
Yoğurttan kirlenen bluzu tabi ki değiştirilemedi
Arabaya bindi daha köşeyi dönmeden emziksiz uyuya kaldı
Polonezköy'e vardık, daha rahat uyusun diye araç koltuğundan kendi koltuğuna aktaralım dedik,uyandı,  bir daha tabi ki uyumadı
Hangi oyuncağa kim binse ( abartmıyorum ama kim binse) ağladı, benim diye bağırdı
Her zaman sevdiği hayvanlardan korkası tuttu, anneyi 5 dakika oturtmadı
Efe süt içiyor diye kıskandı, inadından 1 biberon sütü mideye yuvarladı, mideyi iyice tıkadı
Tedil-i mekanda ferahlık vardır dedik, picnic park'tan, Polina'ya gittik, fotoğraf makinesini elinden aldık diye yapmadığını bırakmadı
5;30 da arabaya bindik, 1km gittik uyumak istedi, uyutmadım, ağlamaktan kendinden geçti, yol boyu mızlandı,arkadaşım eşşek ile sadece 5 dakika huzura bulandı
Eve geldik hiç riske girmedik, makarna yaptık, ehhh işte birazcık yedi, birazcık oyun oynadık
Boklu bezini tam 1 saat değiştirtmedi, daha sabahtan yoğurda bulanmış bluzunu çıkarttırmadı, çığlık kıyamet ortalığı birbirine kattı
Hepsinin sonunda  saat 7:30da yatağa yattı, anne süt getir diye ağladı, mutfağa gittim, daha dönmeden, emziği bile ağzından fırlatıp, uyuya kaldı...

Gerçekten ama gerçekten terrible two'nun top günlerinden birini yaşattı. Allah verirse en az 3 çocuğumuz olsun diyen çok sabırlı kocam bile, bizim bir çocuğumuz olduğunu bugün anladım dedi :))

Ne yapmalı, nasıl davranmalı, bu sinir krizlerinin geçmesi nasıl beklenilmeli,ciddiye mi alınmalı yoksa yokmuş gibi mi davranılmalı gerçekten bilemedik, ehhhh be terrible two bir git artık,bize biraz rahat ver diyemedik :)))

Zeynoşu babaanneye bırakalım, taksime gidelim, kafaları çekelim planları suya yattı, tüm emerjimizi sömüren Zeyno sayesinde İlker,Zeyno'nun ardından saat 8 de uykuya daldı :))) 



İlk fotoğraf ne yapacağını kara kara düşünen anne Cucu ile ağlanacak halimize siniri bozulup gülen İlker'e ait :)))
 


7 Kasım 2013 Perşembe

Yıldız meraklısı

Malum okulda tüm yemeklerini yediğinde veya ingilizce yeni bir kelime öğrendiğinde eline bir yıldız çiziyorlar...zeyno'da zevkten 4 köşe gösteriyor herkese :))

Bugün akşam mutfakta oturuyoruz, aldı eline tükenmez kalemi yıldız çizelim dedi, olmaz Zeyno, iyi birşey yapmadın ki, akşam yemeğinin de hepsini yemedin dedim.. Üzüldü...eğer çişini tuvalete yaparsan yıldız çizebilirim eline dedim, sonra aradan 3-4 dakika geçti, Zeyno içeri gitti, biz de İlkerle sohbet ediyoruz, içerden bir ses

HADİ BAKALIM, HADİ BAKALIM....

Banyoya bir girdik, klozetin kapağını açmış, kurbağalı klozet adaptörünü klozetin üstüne yerleştirmiş, ellerini kavuşturmuş , çişini yapmak için bizi bekliyor:)))

Gülmekten yarıldık...

Soydum kıyafetini, oturttum kozete, yaptı çişini, yıldızı da unuttu :)))

Bu yıldızların aşkına, çiğ tavuğu yemeğe başlayacak yakında :)))

6 Kasım 2013 Çarşamba

Atatürk geldi, 'müştanı' yendi...

Atatürk haftası sebebiyle bu hafta okulda sürekli Atatürk ile ilgili birşeyler yapıyorlar...

Çerçevenin içine Atatürk resmi yapıştırmalar, Atatürk rozeti yapmalar ve bugün Atatürk şiiri, tabi şiir biraz yarım yamalak olmuş, 'müştan' kim onu tanımıyoruz...

Atatürk geldi, MÜŞTANI yendi :)))

Büyük insan Atatürk, biz senin sevginle büyüdük, çocuklarımızda öyle büyüsün diye elimizden ne gelirse yapacağız...

Atatürk yoktu
Düşman çoktu
Atatürk geldi,
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu bizlere verdi

Sanal dünya

Okuduğum kitaplarda, bu yaş grubundaki çocukların zaman zaman sanal arkadaşları olduğu, hayal dünyasında yaşayabildiğini yazıyordu.

Bu sabah her sabahkinden farksız telaş içinde hazırlanmaya çalışırken, antrede Zeyno’nun kendi kendine konuştuğunu fark ettim;

Annesi: Zeyno’cum, orada biri mi var, kiminle konuşuyorsun?

Zeyno: Sus anne sus, kedi var, uyuyor

Annesi: aaa öyle mi, nerede göremedim, göster bana

Zeyno: yere yatalım (ikimiz birden yüzüstü yattık yere)

Annesi: aaaa  nerede göremedim….

Zeyno: anne, kedi yok, kalk !!!!

Büyüme meraklısı

Bu diyalog aramızda her sabah yaşanıyor:

Zeyno:  aaaa, anne neden üzerini giyiniyorsun? Nereye gideceksin?

Annesi: annecim, ben işe gideceğim, sen de okula gideceksin… Hadi, sen de giyin, bak Beren gelmek üzere…

Zeyno: evet, ben okula gitmek istedim (bazen de istemiyor, pepeee gitsin diyor)

Bugün Zeyno ve bebeği Aliş arasındaki yaşanan monolog (malum Aliş konuşamadığı için diyalog olamıyor)

Zeyno: Aliş, hadi üstünü giyin, sen okula gideceksin, ben bugün işe gidicem :)


Yıldız show

Anne Cucu, şirketten arkadaşları ile yemek kursuna başladı, amaç mutfakta harikalar yaratmak değil elbet, biraz kafayı dağıtmak :)

Dün ilk dersimiz vardı, baba da Çorlu’dan gelemeyince, teyzesi akşam biraz daha kaldı, Zeyno’ya baktı,  Zeyno uyumamış, bizi beklemiş, neden? YILDIZINI GÖSTERECEKMİŞ  

Dün okulda bütün yemeklerini yediği için yıldız kazanmış, onu bana göstermeden uyumak istememiş,

Güzel kızım benim, hayat karnen hep yıldızlı pekiyi’lerle dolar taşar inşallah… Hem eğitim hayatında, hem sosyal hayatında, on numara beş yıldız bir insan olman dileğiyle...

2 Kasım 2013 Cumartesi

Halloween kızı Zeynep

Cuma günü okulda Halloween partisi vardı, kuzuları kostümle yollamamızı rica etmişler...

İnternet annesi Cucu, hemen girdi internete, Kostümcüm sitesini keşfetti, hem de çok uygun fiyatlarla... 1 günde de geldi elimize kostüm, pırıl pırıl, kutusunda...

1-2 yaş için 80-86
3-4 yaş için 92-98 yazıyordu
Ben de 90cm boyundaki kuzu için 3-4 yaş olanı söyledim, kırmızı başlıklı Zeyno biraz köylü kızıZeyno gibi oldu ama yine de çok tatlıydı bence... Kendisi de çok sevdi bu kıyafeti, aynada kendine bakmaya doyamadı...
Tabi partiden sonra elbise eve leş gibi geldi...

Bu kıyafet bize birkaç yıl Halloween kutlatır :)))


29 Ekim 2013 Salı

büyük büyük balıklar, akvaryum denen camın arkasına doluşmuşlar...

İrem ve Onur giderken gidememiştik, ama o kadar güzel olduğunu söylemişlerdi ki aklımıza yazmıştık... Zeyno ile gidilmesi gereken yerler listesine...

Pastırma yazının son demlerinin tadını çıkaralım dedik, 29 Ekim tatilini fırsat bildik,attık kendimizi Florya'da bulunan en büyük akvaryuma...

Valla Zeyno en çok eğlenecek diye beklerken, en çok usta balıkçı Şeref dedenin hoşuna gitti akvaryum... Zeyno, balıklardan çok oyuncak penguen'le ilgilendi, sonuçta bu dokunabildiği tek şeydi... Zeyno balıkları çok seviyor aslında ama dokunamayınca pek anlamadı çocuğum :))

Bir pazar günü tadında haftaarası tatilin tadını çıkardık ma-aile... Balıkadamları görüp, Berker amca zannettik... Bağırıp durduk balıkadamlara, duymadılar bizi :)))

Sevgili Perker'ler çok özledik sizi gerçekten...




Zeyno ve penguen aşkı görülmeye değerdi gerçekten... resmen ayrılamadı yanından, Penguen'i eve gitmek için kandırmaya çalıştı... tuttu elinden, hadi gidelim deyip durdu... Bulsam kuzuma şöyle boyu kadar bir penguen alacağım valla :)


Akvaryumun en güzel yerlerinden biri yağmur ormanları alanıydı... Ben ve her an tıkanmaya hazır burnum, pek nefes aldırmadı bana... ama kesinlikle çok güzeldi... şöyle kalsam amazon ormanlarında, valla 3 günden fazla yaşayamam ben kesin :(

28 Ekim 2013 Pazartesi

favori kombinimiz...




Zeyno'ya en yakıştırdığım kombin bu... Gri eşortman takımı ve sevgili Ceroş'un hediyesi pembe mothercare montu...
Artık pembe mont gerçekten küçüldü, resmen son demlerini yaşıyor, ama o kadar kıyafetin için de bir türlü vazgeçemiyoruz ondan...

Canım kızım, iyi ki varsın, iyi ki benim kızımsın... Seni çok ama çok seviyorum...


PS: resimler, Alanya'da serin bir bayram sabahında çekilmişti, kuzu ile ekmek almaya fırına gidiyorduk...

Kreş ziyareti...

En büyük bayram Cumhuriyet Bayramı öncesinde, okulumuzdan bir mektup aldık... Malum 29 Ekim resmi tatil,o sebeple 28 Ekim'de kırmızı-beyaz renklerde giydirmemiz istenmişti kuzuları... Biz de bayram kıyafetlerimizi yeniden giydik, beklemeye başladık Nihal teyzeyi kapıda...
 
Kulakları üşümesin diye de minnie'yi taktı... "anne hiç üşümedim, Cem sevdim seni" deyip durdu :))) elinde de ameliyat eldiveninin şişirilmiş haliyle 2 adet balon var, birini Beren'e verecekmiş, canı isterse :))))
 
 
 
 
Bugün Zeyno doğduğundan beri bir ilk oldu... Zeyno okula gitmek için evden çıktı, ama biz herhangi bir yere yetişme telaşı olmadan oturduk evde, tatilin tadını çıkardık... Zeyno olmadan ne yapabiliriz acaba diye düşündük, kendimizi güneşin altında kitap okumak için dışarı attık.... Bu cümle çocuğu olmayan insanlar için çok garip gelebilir... Ama 2 yaş civarında, kıçı yer görmeyen bir sıpayla yaşayınca, güneşin altında oturup kitap okumayı özlüyor insan :)
Ama yine dayanamadık, öğlen olmadan vardık İlker'le okula... Kuzu bizi görmeden çaktırmadan çektik fotoğraflarını kuzuların...
 
Sınıfta Zeyno boyunda, 8 tane sıpa... Sınıf bir dağınık bir dağınık :) Ama hiç birlikte oynamıyorlar... bu yaş grubunun oyununa paralel oyun deniyormuş... Yani seni görüyorum, varlığını hissediyorum, ama seninle birlikte oynamam... Durum kesinlikle buydu... Herkes ama herkes diğerine yakın, ama bireysel takılıyordu...
Beren'e birkaç defa yakalandık, bizi fark etti, ama ispiyonlamadı Zeyno'ya :)

 
 
 
Öğle saatinde yemekhaneye geçtiler... yemekler bugün Beroş ve Zeyno'ya göre değildi... Kıymalı patates, pırasa, ve salata vardı. İkisi de sadece kıymalı patetesi yemiş... o da şöyle böyle...
 
Oturma düzenlerine bayıldık... 6 tane kuzu bir arada, hepsi de kendi yiyordu yemeklerini... Öğretmelerini önce kendileri yemeleri için teşvik ediyormuş, yemedikleri zaman destek veriyorlarmış... Bizimkinin yemeyeceği varsa, kesin yemiyordur, destek felan işe yaramıyordur eminim ki :)



Kuzuların yağmur botları hemen kapının önünde duruyor... Belli ki hergün çıkıyorlar dışarı... tabi bir de sokak ayakkabıları ve kreş ayakkabıları bölümü var. Zeyno ve Beroş'unkiler alt alta duruyor :)
 
 
 
Yemek bitiyor, banyoya geliniyor... eller-ağızlar yıkanıyor... Zeyno'nun okuldaki aşkı Neşe onlara yardım ediyor... bir kez daha emin olduk, Zeyno okuldan en çok Neşe'yi seviyor... Biz oradayken, Neşe hanım altını değiştirmek için aldı Zeyno'yu sınıftan, Zeyno gık bile demedi, altını açtırdı, sonra kendi kendine tuvalete oturucam dedi, önce birine çiş yaptı, sonra biraz da diğerine yaptı...
 
Neşe hanımla aralarında geçen diyalog...
 
Zeyno: Neşe kakamı yaptım
Neşe hanım: Nerede Zeynep göremedim?
Zeyno: top havuzuna gitmiş kakam...
Neşe hanım: aaa öyle mi?
Zeyno: evet öyle, yaramaz çocuk seni :))))
 
 
 

Yemekler yenip, ağızlar yüzler yıkandıktan sonra, yukarıya top havuzuna gidiliyor, öğlen uykusundan önce, Türkçe ve İngilizce oyun sınıfı birlikte oynuyorlar burada... Valla Beroş ve Zeyno'nun boyları aynı, saçları aynı, huyları ve inatları aynı... Kesinlikle birbirlerine çok benziyorlar...

Aahhhh ahhhh sabahları babalar erkenden kalkıp işlerine gidiyorlar... Nihal ve ben ne çekiyoruz, bu kuzulara bir lokma yediricez, üzerlerini üşümesinler diye kalınca giydiricez diye... Bu anaların hakkı ödenmez :)))
 
 
 
Bugünün son atraksiyonu top havuzunda, tüm çocuklar serbest stilde oynuyor,,, hoş zaten bizimkiler sürekli serbest stilde oynuyor da :))) Buradaki favori öğretmen Nesibe... Beren resmen bayılıyor ona, o nereye bizimkiler oraya...

 
 
Kreş konusunda ne kadar doğru bir karar vermiş olduğumuzu bugün bir kez daha gördük... Kesinlikle ama kesinlikle çocuk çocukla büyüyor...