18 Aralık 2012 Salı

Dersimiz Tiroid

Soluk borusunun yanlarında bulunan bezin adı tiroid, küçücük bir organ ama gelin görün ki pek çok kaynak vücudun orkestra şefi olduğunu söylüyor.

Tiroid bezinin az hormon salgılamasından dolayı metabolizma yavaşlıyor, yorgunluk oluyor, deride kuruluk görülüyor. Eğer bu hormon erken yaşta az salgılanırsa cücelik ve zihinsel özürlülük görülüyor büyüme ve gelişme tam oluşmuyor.

 Bende hipotiroidizm yani bezin az çalışması sorunu var.

Ne zaman çıktı nasıl oldu derseniz o hikaye biraz karışık. Herşey ama her şey, hamile olduğumu öğrendiğim ve kadın doğum doktorum Cengiz beyin benden TSH testi istemesi ile başladı, ama Allah’ım o da ne, TSH değerim 4,44 çıktı (referans aralıkta maksimum 4,20 olabileceği görülüyordu, hatta hamileler için maksimum 2,5 civarında olması beklenirmiş) bir de üstüne daha önceden bir kez düşük yapmış olduğum gerçeği olunca hemen Euthrox 25’lik ilaca başladık, arada ilacın dozunu 50’ye çıkardık.Arada bir kere ilacı kestik, ağzımızın payını aldık ve devam ettik.

Bugün uzun araştırmalarım sonucu soluğu Dr. Dehan Yazıcı’nın muayenehanesinde aldım. Elimde 2 yılllık mazimle beraberim. Bana uzun uzun tiroid’in ne olduğunu anlattı, kendi hikayemi özetledi. Yanlış bildiklerimi düzeltti. Bilmediklerimi öğretti.

Bu blogun mottosu “söz uçar yazı kalır” o yüzden aklımda taze tazeyken buraya not düşmek istedim;

Tiroid denilen bu bezin, bazen hormonu, bazen yapısı, bazen de fonksiyonu bozuk olurmuş. Bazen 3’ü birden bazen 2’si, bazen 1’i bozulabilirmiş.

Kadınlarda erkeklerin 4 katı görülürmüş.

Pek çok insanın yapısı bozuk olurmuş. Ama insanlar bunu bilmezmiş bile (yani gidip ben bir ultrason yaptırayım demezsen anlayamazmışsın). Ultrason da hemencecik çıkarmış. Bakınız BEN :)

Yapının bozuk olduğunu bir diğer göstergesi antikorların yüksek olmasıymış. Yani bu iltihap var demekmiş. Yani yapısı bozuk bir bez demekmiş. Benim ilacın ilk evrelerinde yapılan testlerde antikorlarım hep çok yüksek çıkmış. Hormonun bozuk olup olmadığını da TSH denilen test belirliyor. Ki benim hormonum da bozuk (neden çünkü TSH’ım çok yüksek, yani bez tembel, çalışmıyor).

Dolayısıyla, ben de hem hormonal hem de yapısal bir bozukluk var dedi doktorum ve yaptığı muayene sonucunda bendeki tiroid iltihabının adını “kronik lenfostik tiroid” olarak belirledi.

Bu yapının bozuk olma işi, kesinlikle genetik faktörlere bağlıymış. Dehan bey kesinlikle ama kesinlikle anne, teyze veya haladan birinde yapısal bir bozukluk var dedi. Üstelikte, Zeyno’da doğuştan tiroid kulübüne üyeymiş. (ne yapmam gerektiğini sonra anlatıcam)

Ben tiroid’imi hamileyken başladı zannediyordum, ancak Dehan bey yaptığı muayene sonucu, bendeki bu yapı bozukluğunun tarihçesinin 8-11 yıllık olduğunu söyledi. Yapısı bozuk bir tiroid bezim varmış, ama kale ne zaman düştü diye bakacak olursak, kale muhtemelen hamileliğim esnasında düşmüş, yani TSH hormonum hamilelikle yıkılmış ve tembelleşip çalışmamaya başlamış. (zaten sadece yapısı bozuk olsa bir şey olmazmış, hem yapısı bozuk olup hem hormon çalışmayınca sorun oluyor).

İlaç ne işe yararmış;
• Antikorları düşürürüş
• Nodül oluşumunu önlermiş
• Eksik olanı (yani TSH’ı) yerine koyarmış
• Vücudu zarar gelmesin istermiş


Dikkat etmem gerekenler şunlarmış;
• İçinde iyodin yazan ilaç veya multivitamin almayacakmışım
• Tuz, balık ve karalahana tüketimime dikkat edecekmişim

Bir de ilaç tedavimi değiştirmek istedi, konuyu çok güzel anlattı bana. Sen de yapı bozukmuş, kale de muhtemelen hamilelik ile yıkılmış dedi (yani TSH’ım yavaş çalışmaya başlamış) ve ben tiroid hormonu ile dans etmek istemişim, ama aslında dansa kalkmamışım, flört ediyormuşum :) şöyle ki, neredeyse yaptırdığım 2 yıllık testlerin hepsine baktı ve benim TSH seviyemin hep 3’ün üzerinde olduğunu gördü. İlaca rağmen bu oran çok yüksek dedi. Yani sen dans edelim diye kalkmışsın ayağa ama dans etmeye başlamamışsın flört ediyorsun tiroid ile dedi ve ilacımı bir süreliğini değiştirmeye ve dozunu artırmaya karar verdi.

Dehan beyden çok ama çok önemli bir bilgi daha aldım. Benim geçen sene Mayıs’dan beri arada bir kalp çarpıntılarım oluyor. Bu çarpıntılar beni çok korkutuyor. Bu sebeple bir kere Çamlıca hastanesinde bir kardiyoloji profesörüne bile gittim hatta. Bana 2 gün ritm ölçer taktılar ancak bir şey çıkmadı. Kalbim son derece iyiymiş. Doktor tiroidden olabilir, vucüt ilacı ememiyor sanırım dedi. O zamanki endokrin doktorum da bunu konfirme etti. Bende çarpıntım olduğu zaman üzülüyordum ancak bunun tiroidden olduğu düşünüp, neyse geçecek diyordum. Bugün Dehan bey, çarpıntımın sebebinin tiroid olmadığnı söyledi ve beni yerle bir etti. Şöyle ki, bir çarpıntı olunca, önce kalpten şüphelenmek doğruymuş. Ama benim kalbimde bir şey çıkmamış. O zaman suçu tiroide atmak doğruymuş, ama tiroidden olması ancak şöyle mümkün olurmuş. TSH hormonu eğer düşükse (yani bezler çok çalışıyorsa), çarpıntı yaparmış. Az çalışan hormon çarpıntı yapmazmış. O yüzden üzgünüm Cansu’cum kalbindeki çarpıntıların sebebi tiroid değil dedi bana.

Psikolojik sebeplere bağlı olabilir dedi, sen de panik atak veya gizli panik atak olabilir dedi, veya duygusal sebeplerden, stresten, üzüntüden bu çarpıntıları yaşıyor olabilirsin. Kendi kendinin doktoru olacaksın, bu psikolojik sebepleri bulacaksın, ne zaman olduğuna, o dönemde nasıl bir hal içinde olduğuna dikkat edeceksin dedi.

Gel gelelim Zeyno meselesine; Zeyno’nun annesinin yapısı bozuk olduğu için, Zeyno tiroid kulübüne doğuştan gold üyelik ile kaydını yaptırmış olmuş ne yazık ki. Çocuk doktorları tiroidi bilmez ama gelişimi çok iyi takip ederler dedi, o yüzden eğer herhangi bir gerilik görürlerse hemen kan testleri isterler, bunlardan biri de TSH olur dedi. Zeyno’da çok şükür öyle bir gerilik yok (zaten ben psikopat anne olduğum için 1 yaşında yaptırdığım kan testleri esnasında tiroid’e de baktırmıştım).

Dehan bey asıl sorun 5-11 yaş arası oluyor dedi. Çünkü o dönemde, artık bebeklikten çıkıldığı için çocuğu ancak hasta olunca doktora götürmeye başlıyorsun, bu yüzden kontrol dışında kalmış oluyor çocuk dedi. Genetik olarak yapısı bozuk insanlarda, tiroid hormonunun bozulabildiği 4 dönem varmış; genç kızlığa geçiş, hamilelik, menopoz veya büyük bir travma.

Dolayısıyla, Zeynep’in tarihçesini iyi bilebilmek için, genç kızlığından önce bir ultrason ve TSH değeri ile tarihçesini not etmek lazım dedi. (hani öncesinde böyleydi, genç kız olunca böyle oldu gibi).

Valla amma yazdım. Resmen can kulağı ile dinlemişim Dehan beyi :)

o kuşun adı "karga"

Gün geçmiyor ki yeni bir inci dökülmesin Zeyno'nun dudaklarından, bugünkü dersimiz "karga". ben susayım Zeyno söylesin, o kuşun adı neymiş :)

nasıl yemek yenmez :)

Malumunuz kahramanızım Zeyno süper iştahsız bir çocuk. buara bir de kendi kendine havalara girdi, çatal-kaşık tutmak istiyor. Zaten zor olan yemek seansı, neredeyse imkansıza doğru hızla ilerliyor.

ama ekmeği çok seviyor. Nasıl ekmek yiyor bakar mısınız?


Kankalar gelmiş hoşgelmiş

biz anneler çalışıyoruz ama kuzular gün boyu evdeler. havaların soğuması ile iyice eve kapandılar. ama neyseki ev oturmasına gidip geliyor herkes birbirine.

İşte bir anneler çalışırken, Zeyno-Beren ve Ece'li bir gün;


6 Aralık 2012 Perşembe

Kargom gelmiş hoşgelmiş

Efendimmmmm, yılbaşı hediyelerinin kabulüne Alanya ile başladık :)

Canım kuzenim Nesrin, kuzuya yine kocaman bir paket göndermiş.
Pepee'li dizilen kuleler
Pepee'li plastik bardak
veeeeee
Pepee'li nevresim takımı :)

Allah'ım Zeyno nevresim takımına öldü resmen, hemen alıp yıkamaya attım, makinenin başında bekledi, pepee peeee nidaları eşliğinde...

ve karşısınızda Zeyno ve pepee'li nevresim takımı ile ilk buluşması :)

teşekkürler Nesmin teyzeeee, iyi ki varsın...


2 Aralık 2012 Pazar

Uyku modu

Yatak odası takımımızı alırken, 5 yaşına kadar garanti kullanır çocuğunuz bunu, hatta okula bile başlar belki bununla demişti satıcı kadın bize :) ama görünen o ki bu yatak seneye değişecek, ilgilierine duyurulur!!!





29 Kasım 2012 Perşembe

Kaka basketttt

Biliyorum henuz cok erken ama dayanamayıp Zeyno'ya lazımlık almıştım. Bazı kitaplar 2 yaşından önce hiç denenmemesi gerektiğini söylüyordu, bazıları ise yavaş yavaş alıştırmayı deneyin ama asla zorlamayın.

Koçtaşta görünce dayanamadım,üzerinde kurbağalar olan lazımlığı, eve gelip hemen soydum kuzuyu oturttum klozete, çok eğlendi kaka kaka deyip durdu ama tık yok tabi, sonrasında her yemekten sonra bezini çıkarıp oturtmaya başladık Zeyno'yu 1 haftadır. Bugün ben işteyken, aradı beni N. hanım, müjdemi isterim diye, Zeyno öğle yemeğini yiyip 'kaka kaka' nidaları ile banyonun yolunu tutmuş, soyup oturtmuş N. hanım, iki ıkınma bir tıkınma hooooopp bingo kakayı yapmış kuzu tuvalete, sonrada eğilip uzun uzun seyretmiş şaheserini ;)

Helal olsun sana pepeeee,zeyno sayende kakayı baskete atmayı başardı

Çişimiz tuvalete, kakamız tuvalete, artık kimse yapmayacak altındaki beze,
Bezleri attık, külotlar giydik, işte şimdi hepimiz tuvaleti öğrendik....


video'daki "doydum"lara özellikle dikkat edelim lütfen :) ıkınma çalışmalarımız :)

28 Kasım 2012 Çarşamba

Adım adım ile büyüyecek Zeyno

Adım adım, eğlenceli eğitim, planlı gelişim serisi ile Duygu teyze tanıştırdı bizi. Efe'ye her ay aldığı setleri bir sonraki ay bizimle paylaştı sağolsun. Ama biz kullanıp geri veremedik kitapları, çünkü Zeyno elinden düşürmüyor, sabahtan akşama 'oku oku' diye geziyor. Sonunda 15. Ay itibari ile bizde üye olduk bu kitaplara, artık her ay kapımıza gelecek kitapları heyecanla bekleyeceğiz.

15. Ay kutumuzu kargodan aldık, heyecanla açtık. Alah'ım koliyi açmak bile bir heyecan bir heyecan. İçinden neler neler çıktı;
15 ay bebeğin gelişim kitabı, oynanacak oyunlar, oyunların oynanması için gereken alet edavatlar( yani oyuncaklar)
15 aylık bebek için yemek tarifleri
Buarada internet sitesinden de girip ay ay şarkı ve tekerlemeler dinlenebiliyor.

kitap 4'e ayrılıyor, bebegi zihinsel, dil, motor ve duygusal yönden geliştirici yönde oyunlar var.
Bu ayın konusu 'sevdiğim yiyecekler', bu konu ile ilgili bir de sert sayfalı bir kitap göndermişler.

Bu ay bebişkonun;
Zihinsel olarak;
Adı söylendiğinde kendini gostermesi
Aynı nesneleri eşleyebilmesi(bunun için hem kitapta benzerini bulma oyunu var, hem de benim Zeyno'ya daha öncdeden almış olduğum tethys eşleştirme kartları var, ama bizim kuzu da dikkat eksiği var, kesinlikle odaklanmıyor, hemen sıkılıyor)
Eşyaları amacına uygun kullanması bekleniyormuş( dişlerini fırçalıyor, tarağı saçına götürüyor kuzucuk)

Dil gelişimi olarak;
5-10 kelimelik bir dagarcık ( baba, dede, meme, anne, oku, bebek, pepee, ver, su,baybay,miyama, mööö)
Sorulduğunda bir vucut parcasını göstermesi( kulak,saç,dil,göbek,göz,burunu gösteriyor kuzu)
'ver'dendiğinde istediği nesneyi vermeli ( canı isterse) :)

Motor gelişimi olarak;
Yere eğilip nesneleri alması
Elleri ile yemek yemesi
İki küp ile kule yapması bekleniyormuş( zeyno kule yapmıor, ama çok güzel yıkıyor) :)


Duygusal gelişim olarak;
İlgi odağı olmayı seviyormuş( evet kesinlikle böyle, başka çocuğu kucağımda görmek istemiyor)
Farklı yetişkinlere, farklı davranabiliyormuş ( dedeyi seviyor, dayıyı işe düşerse seviyor)
Henüz rüya ve gerçek arasındaki farkı tam olarak anlayamadığı için rüyalar onu korkutabilirmiş ( bazen ağlayarak uyanıp öyle bir sarılıyor ki kuzucuk)

Velhasıl kelam çok ama çok mutluyuz adım adım ile, sağolasın Duygu teyze :)

Www.adimadim.com








25 Kasım 2012 Pazar

Hayatımın anlamları

Bu satırları şuanda bulunduğum Kopenhag'daki otelimden yazıyorum. Şirketimin bir eğitimi için buradayım, 44 saat önce iki(!) kuzumu da öpüp koklayıp yollara düştüm,Lego'nun başkenti Kopenhag'a geldim.
Daha kavuşmamıza 2 gün var, sizi çok ama çok özledim.Siz benim hayatımın anlamı, en kıymetli hazinemsiniz, sizi çok ama çok seviyorum.

Ps: bugün skype'da konuştuk ama küçük kuzu bana hiç yüz vermedi :(
Eyyyyy küçük kuzu duy beni,senin için aldığım o cânım legoları götürüp miyamalara veririm, legosuz kalırsın :)



Bir dakika yerinde durma e mi? :)

Zeyno'ya dair en mutlu olduğum olaylardan biri kuzunun akşam 9'u görmeden uyuya kalması. Malum bu konuda ne ferber işe yaradı ne easy yöntemi, biz de kendi yöntemimizi bulduk, şöyle ki;
Mutlaka yatağında yatıyor, ağzında emzik oluyor,ancak uyuyana kadar onu yanlız bırakmıyorum.zaten eğer uykuya dalmadan odadan çıkarsam ağlamaya başlıyor ve bu güvensiz hareketimin yüzünden tekrar uykuya dalması epey zaman alıyor, o yüzden o uyuduktan sonra 5-10 dakika daha odada sessizce oturmaya devam ediyorum.
Mesele uyuması değil sabahın köründe uyanması ve gün boyunca bir daha yer görmeyen kıçı :) (öğlen 1,nadiren - eğer şanslıysak 2 saat süren uykusu dışında kesinlikle bir an olsun durmuyor)
Ama olsun kuzu dediğin böyle olur, ben senden razıyım dünya tatlısı kızım benim :)



Zeyno@shopping :)

Bir zaman önce ma-aile bir alışveriş merkezine alış verişe gitmiştik, Zeyno'nun süper kareleri vardı,arşivimizde yerini alsınn istedim :)



Kuzu her zamanki gibi hemen gidip emziklere yapıştı, anasını bir gün bile emmeyen insan evladı, o emzik denen canavarı 15 aydır şapur şupur emiyor :(
Buarada pantolonun üstündeki bluzde mağazanın malı, henüz etiketi ile duruyor,ama çok beğenip aldık :)



13 Kasım 2012 Salı

Yeni incilerimiz :)

-Zeyno inekler ne diyor?
- mööö
- kuzular?
-meeeee
- annecim unuttum horoz nasıl yapıyor?
- uuuuuuu (ağzını görmek lazım)
- sen bana kediyi söyle kızım
- miyamaaaa
- tavşanlar napıyo kızım?
Zıplamaya başlıyor
- kuşlar napıyor?
Ellerini iki yana açıp kanat çırpıyor
-Zeynep acıktın mı?
eger hayır ise kafa hayır anlamında sallanıyor, evet ise dilini çıkarıp yalanıyor :)

-tuuuu tuu (su demek oluyor)
-okuuu (kitabı getirip sana veriyor, okumayınca kızıyor, veya güzel okumazsan alıp babasına veriyor veya sadece ikimizsek başka kitap getiriyor)
-eee eee veya memeee (uykusu gelince kafayı yere koyup eeee'lemeye başlıyor)
- bay bay veya beybay
-anneeee
-baba
-Tv'yi görünce 'pepeeeeee'
-Telefon çalınca 'dedeeeee' diyor.

Çok güzel fıstık yapıyor,o küçücük elleriyle :)
Her çalan müziğe oynuyor:)
Eğer kendince iyi birşey yaparsa kendini alkışlıyor;
-bardaktan dökmeden su içebilmek
- yemeğini bitirmek
- legoları birbirine takmak
-şekilleri kutunun içine atmak
- sepetini toplamak (topluyor alkış yapıyor, sonra sepeti dağıtıyor) :)

Dr.Zekai amcamız

Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine epeydir ismini duyduğum Zekai Dinçer'e gittik Cuma günü,,,
Tam 1,5 saat muayene etti kuzuyu, hamileliğimden başladı doğumdan bugüne kadar bütün hikayeyi dinledi bizden, uzun uzun notlar aldı, bu kadar ilgili bir doktor görmedim ömrümde, belki de gerçekten dedikleri gibi hastane doktoru ile muayenehane doktoru arasındaki farktır bu.

Havaleye dair epey bilgilendirdi bizi, sonuç olarak Zeyno'ya Acıbadem' de yapılmış olan testlerin uygun olduğu konusunda tatmin etti beni.

Eger insanoğlunun ateşi 2 saat içinde 37'den 40'a yükselirse vücut bunu absorbe edermiş ve birşey olmazmış ancak havale denilen meret ateşin birden bire yükselmesi demek, yani ateş o kadar hızlı yükseliyor ki vucut buna hazırlıksız yakalanıyor ve havale dediğimiz bu kilitlenme durumu yaşanıyormuş.

Normalde bebekler için ateş sınırı 38-38,5 dereceymiş ancak bu sınır bizim için 37,5 olacakmış, ateş ölçerimiz ve ateş düşürücümüz olmadan dışarı adım atmayacakmışız, Zeyno'yu hasta edebileceğimiz her türlü ortamdan uzak duracakmışız,,,Ateşi 37,5 gördüğümüz anda önce calpol, 5-10 dakika sonra düşmezse ibufen verecekmişiz, ateş 40'a yaklaşır ve kitlenme durumu olursa hastaneden bize verdikleri yeşil reçete ile satılan desitin fitili kullanacakmîşız.

Bir de kötü bir gelişme daha oldu, tüm sohbet esnasında Zekai amcası ile gayet iyi anlaşan, ona kitabını verip 'kuu kuuu' ( oku demek oluyor) diyen Zeyno, sıra muayeneye geldi mi ortalığı yıktı, canından can kopar gibi ağladı, adamcağız bile şaşırdı, bundan sonra büyük bir ihtimal her doktor kontrolü böyle ağlayarak geçecek dedi :(

Haberler şimdilik böyle... Bizi izlemeye devam edin,,,

6 Kasım 2012 Salı

Neler oluyor bize, yine neler oluyor kızımmmmm

Korktum, çok korktum dememim üzerinden sadece ama sadece 15 gün geçmişti daha. Havale bizi yine yokladı.
Havalenin üzerinden sadece 5 gün geçti, Zeyno’nun ateşi tekrar yükseldi, ne olduğunu anlayamadık. Acıbadem Maslak’ta aldık soluğu, soğuk algınlığı dediler, Peditus şurupla 5 gün geçirdik. Cumartesi’den itibaren de sadece ama sadece nezlesi oldu.

31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece, Zeyno’nun inlemeleri ile uyandım. Bir de ne göreyim, ateş 38 derece, herhalde yanlış ölçtü etti derken, 5 dakika içinde 39,2 oldu ateşi, hemen Calpol verdim, ama bir yandan titremeler başladı Zeyno’da, tabi bende de panik.

Annem ve kardeşimle beraber soluğu Acıbadem Maslak’ta aldık. Zeynep saat 4 ile sabah 9 arası 4-5 kez, kısa kısa kasıldı, ne olduğunu anlayamadık(daha sonra çocuk nöroloğu bunları da havale kasılması olarak değerlendirdi)
Acıbadem Maslak hastanesinde gece bizden başka acil hasta yoktu, hatta çocuk hasta hiç yoktu, 24 saat çocuk doktoru bulundurmak övünen hastanenin, beyni küçük nöbetçi çocuk doktoru deli etti beni.

Zeynep’in kasılmalarını tarif etmeye çalışıyorum (bunlar birkaç saniye süren, hani şu bebeklikte yaşadığımız more refleksine benzer, ellerin ve ayakların istemsizce korkmuş gibi irkilmesi benzeri şeyler) o anda ağlıyor mu, titriyor mu tarif edin deyip duruyor. Ben de anlatmaya çalışıyorum. Acile geleli 2 saat olmuş, kanı alınmış, damar yolu açılmış durumda.

Sonra bana, cep telefonunuzun kamerası var mı diye sordu, ben de evet dedim gayri ihtiyarı. Bana acaba kameraya mı kaydetseniz o anı acaba dedi. Bu arada hastaneye geleli 2 saat olmuş, ve Zeynep bu küçük atakları hastane de 2 kez geçirmiş durumda. Bende birden deliye döndüm, isterseniz eve gidelim, kamera görüntülerimizi daha sonra sizinle kargo ile paylaşalım dedim J şuanda bizden başka çocuk hasta yok, siz odada dursanız da gözlemleseniz nasıl olur felan diye zırvaladım. Neyse sonunda 7’ye kadar bizi idare etti, sonra odaya sevk etti. Cumartesi akşama kadar hastanede kaldık. Yapılmadık kan testi, idrar testi, boğaz kültürü,akciğer filmi, MR ve EG kalmadı. Yapılan testlerin negatif olmasına sevindik ancak bir yandan lokosit ve CRP’nin yüksek olmasına üzüldük (bunların yüksekliği kanda bir virüs olduğunu söylüyor), ancak bu virüsün ne virisü olduğu bulunamıyor.

Operasyon yok bir şey yok, 3 günlük hastane ziyaretinin faturası 5.500 TL oldu. Burası tam bir ticarethane.
Doktorumuz, çıkmayan sonuçları referans alarak, ve Zeynep’in akciğerlerinde ki hafif doluluğu dikkate alarak, bunun gribal enfeksiyona bağlı bir üst yolunum yolu enfeksiyonu ve dolayısıyla havale olduğunu söyledi, ve hastaneden taburcu olduk.

Hastanede 3 gün damardan verdikleri antibiyotiği, 4 günde iğne olarak devam ediyoruz. Novosef ismindeki bu antibiyotik bir işe yarıyor mu, doğru virüsü yok ediyor mu bilemiyorum. Bu kadar kuvvetli bir antibiyotiği bu 14 aylık bünyeye yüklemek ne kadar doğru onu da bilmiyorum. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.

Şimdi alternatif çocuk doktoru ve çocuk nörologu arıyorum. Bu test sonuçları başka doktorlar ile de check etmek istiyorum.

Bu havale bir daha olmasın istiyorum, kuzu bir daha ateşlenmesin istiyorum. Allah’ım ne olur duy sen benim sesimi.

30 Ekim 2012 Salı

Telefon konuşmayı öğreniyoruz

Zeyno telefon ile konuşmayı öğreniyor, telefon kapı ne çalarsa çalsın dedeeee diye koşuyor, eğer telefon ise dede dede diye bağırmaktan bizi konuşturmuyor, ama telefonu onun kulağına tutunca da heyecanlanıp konuşamıyor, heyecanlı piliç :)

Buara en büyük zevklerinden biri kapı çalınca diafonu eline alıp kulağına tutmak, 1 hafta öncesine kadar biz evden çıkarken deli gibi ağlayan Zeyno, şimdi "bu aşağı ineceğim ve sana alo yapacağım" oyunu ile bizi neşe içinde gönderiyor evden, biz de aşağı inince 2 dakikalık bir diafon muhabeti yapıp gidiyoruz işimize gücümüze:)

Pepee hastası Zeyno

Daha dogru dürüst anne diyemeyen Zeyno, çok güzel Pepee diyor:)

Pepee'siz yemek yemiyor, mama sandalyesine asla oturmuyor, tv'yi, ipad'i, iphone'u gördüğü anda pepeeeee diye bağırmaya başlıyor :)

Trt'nin pepee aplication'u favorilerimiz arasında, içindeki tüm ücretsiz versiyonları yükledik, ama muhtemelen onlardan sıkılacak, haftaya parayı verip paralı versiyonları almaya başlıyacağız:) pepeee manyağı kızım benim, seni çok seviyorum, sen de pepee'yi :)

Bu bayramı sevmedik, bu bayram sevinemedik :(

Uğursuz başladı bu bayram, uğursuz devam etti ve uğursuz bitti ne yazık ki, ama neyseki geldi geçti ve bu satırları yazdığım şu dakikalarda hepimiz huzur içinde ve bir aradayız.

Zeynep'in birden bire yükselmeye başlayan ateşi, acaba yine mi havale geçirecek endişesi yarattı, kuzu bütün bayramı hasta, çoğunlukla yüksek ateşli ve kuru öksürükle geçirdi.ama sonunda neyseki iyiyiz, sadece grip ile hayatımıza devam ediyoruz. Doktor tavsiyesi ile günde 4 defa peditus vererek 5 gün geçirdik, tabi iştah neredeyse 0'ın altındaydı, genelde çorba - içine kıyma karıştırdım, onu bile zor içti, yoğurda bayılan çocuk 5 gün ağzına koymadı, muhallebisini hiç yemedi, ben de eline sürekli mandalin veya limon verdim , bol bol c vitamini alsın diye...ama yine de kesinlikle kilo verdi kuzucuk. Peditus'u 5 gün verdik, prospektüs daha fazla vermeyin diyordu, biz de kestik, ama öksürüğü kesilmedi, doktorumuz günde 2 defa bir çay kaşığı levopront verebilirsin dedi, ama prospektüsünde 2 yaş üstü için uygundur diyordu, ben de hislerimi dinleyip vermek istemedim, çok şükûr ilaçsız atlattık öksürüğü.

(Bahsetmek bile istemediğim TK'yı sadece, kötü bir anı ve unutmayayım diye kendime yazıyorum)

Ve son olarak bayramın son günü hırsızlığa uğrayışımız, yarım saatlik bir Migros alış verişinden sonra çalınan çantamız ve içinde başta ipad'im olmak üzere kıymetli eşyalarımız (canım kızım en çok da senin güzel çantana ve henüz hiç giydirmemiş olduğum Viyana'dan aldığım sweat shirt'ine üzüldüm.) bu işin peşini bırakmaya hiç ama hiç niyetim yok, sağolsun kuzen avukat Duygu önderliğinde hak hukuktan yana her yola başvuruyorum, olaylar sonuçlansın yol yordam nedir paylaşacağım, hak hukukun yerini bulacağına inancım tam.

Başta da söylediğim gibi bu bayram iyi başlamadı, pek de iyi bitmedi, ama neyseki geldi geçti ve biz hepimiz çok şükür tek yürek, el ele ve bir aradayız. Tekrarı olmasın diye dilemekten başka yapacak birşey yok,,,

22 Ekim 2012 Pazartesi

14. aydan akılda kalanlar

Bu blogun mottosu söz uçar yazı kalır ve her anı hatırlanmayı hak edecek kadar değerlidir,eee  o zaman 14 aydan geriye kalanları yazmamak olmaz

- bir dillendik bir dillendik, ağzının içi laf dolu, anlaşılır anlaşılmaz pek çok şey diyor kuzucuk; baba, dede, otur, pepeee, miyam,etan (apartman gôrevlimizin adı ertan, biz çocuğu sürekli bak ertan geliyor aaaaa diye korkuttuğumuz için çocuk ismini öğrendi), anni( bu ben oluyorum ve sadece zor zamanlarda kullandığı bir kelime), bi dakkaaaaa( kapıya doğru koşuyor, eliyle de 1 gösteriyor, eliyle 1 yapmayı doğumgününde zeyno sen kaç yaşındasın sorusuna cevap olarak ögrenmişti), kaka( ama yapmadan önce değil sonra, hadi bezimi değiştirin diyor sanırsam), pakaa( bu da park demek tabi ki)
-yemek konusunda hala kötüyüz ama inada devam, 2 ayda 1 kilo almış kuzucuk, doktor çok iyi dedi ama bunun için gerçekten çok ugraşıyoruz
- kahvaltı hala bulamaç yapılıyor, yemiyor başka türlü, bebelac mısırlı çavdarlı karışım favorisi, yumurta, peynir, pekmez, bebe biskuvisine onu karıştırıp,süt ile bulamaç yapıyoruz, süt bazen günlük süt oluyor, bazen devam sütü
- gün içinde süt içmiyor, biz de çareyi muhallebi yapmakta bulduk, 150 ml kadar sütü içirmiş oluyoruz.
- gece 300 ml kadar devam sütü içiyor, 12 den sonra çok birşey vermemeye calışıyorum, zaten çocuğunuz büyürken sizi neker bekler kitabı da gece beslenmesini çok yanlış buluyor, sütün ağızda birikmesi sonucu biberon ağzı çürükleri olabiliyormuş, akşam dişlerini fırçaladıktan sonra vermeyin birşey diyor ama o zaman bizim kuzu hiç süt içmemiş olur
-kovaları tek tek vermece oyunu ve kare-üçgen- yıldız gibi şekilleri kovalara attığımız oyunlar favori, eğer kendi becerirse doğru deliği kendini alkîşlıyor, sen alkışlamazsan kızıyor :)
-sadece 1 kez, öğle saatinde uyuyor, şanslıysak 2 saat sürüyor
- yoğurda bayılıyor, evde mayalamaya devam :)
-sabahları çok zor ayrılmaya başladık, teyzesinin kucağına gitmiyor, ya benim ya babanın ayaklarından ayrılmıyor, ben de kitapta okuduğum üzere bunu bir senfoni haline getirmeden ama ona anlatarak evden çıkmaya çalışıyorum
- sabahları 4:30-5:00 gibi bir ağlama krizi oluyor, gidip yatağından alıp yanımıza yatırıyoruz( aslında uyuması için başında bekleyip yatağında uykuya devam etmesini sağlamak gerekiyor ama sabahın o satinde o sabrı gösteremiyoruz ne yazıkki), genelde kafası babada ayakları benim ağzımın içinde uyuyoruz, 6:30 gibi tamamen uyanmış oluyoruz, 7:30 civarı vitaminlerini içiyor, 8 gibi kahvaltı, sonra 9 gibi( kahvaltı ancak bitiyor) parka gidiyorlar, 10 gibi meyvesini yiyor, 11 gibi eve geliyorlar. Öglen yemek saati 12, sonra uyku, bazen çok uyku bastırırsa aç karnına uyuyor kalkınca yiyor, uyanınca yoğurt seansı var ( öğle yemeğini az yemişse tekrar yoğurt ile deniyoruz),sonra tekrar parka, saat 4 civarı parkta muhallebi yiyor( günlük süt ile hergün taze yapıyoruz), saat 5:30 gibi eve geliyorlar, sonra banyo yapılıyor, o civarda anne- baba eve geliyor, akşam yemeği saat 7'de, sonra oyun saati, kitap okuma aktivitesi, saat 8:30 civarı uyku, kendi kendine uyuyamıyor, odada kalıyorum, o yatağında ben taburenin tepesinde eeeeee eeeeee nidaları eşliğinde uyuyor, bazen neredeyse 200 ml su içiyor uyurken, ama gözü kapanmadan süt içmiyor kesinlikle, sonra gece 12'ye kadar 300 ml kadar devam sütü veriyoruz uykusunda
- kuru üzüm ve sarı leblebiye bayılıyor aralarda bol bol atıştırıyor
- eylül ayında 1 haftada 4 ülke gezdi
- 4 ayaklı tüm hayvanlar, uçan kaçan sürünen yürüyen insandan başka herşeye miyam diyor , bir de horoz taklidi yapıyor
- mi eki ile biten herşeye hayır anlamında kafa sallıyor
- pepeeee favorimiz, özellikke pepe annesine ne renk çiçek verecek şarkısına bayılıyor
- kapı gıcırtısına oynuyor
- 4 dişi var, öndeki ikisi ayrık ama annem birleşir diyor

Çocuğunuz büyürken sizi neler bekler

D&R kargomuzdan çıkan kitaplardan biri de çocuğunuz büyürken sizi neler bekler kitabıydı. Daha önce bebeğinizi beklerken sizi beler bekler kitabını da okumuş ve çevremdeki tüm hamilelere tavsiye etmiştim.
Çocuğunuz büyürken sizi neler bekler tam bir ansiklopedi tadında, yine soru ve cevaplar ile sıkılmadan okunuyor, ancak itiraf etmeliyim ki bebeğinizi beklerken sizi beler bekler kitabında pek çok bölümü bu bende yok diyerek atlayan ben, yeni kitabı satır satır okuyorum, çünkü 3 evin tek gülü Zeyno, hem anneanne- babaanne hem arkadaş çevremiz hem de bizim tarafımızdan bir hayli şımartılıyor. 13. Ay itibari ile ay ay çocuk gelişimini anlatan kitapta şuanda 14. Ayı okuyorum ve pek çok kural ihlali yaptığımızı anlıyorum. Bugün şirin ve sevimli gelen pek çok hareketin bir süre sonra bilinçli yapılacağını ve bizi çok zor durumda bırakabileceğini bir kez daha anladım ve yapman gerekenleri öğrendim. Bakalım pratik uygulamalar nasıl olacak göreceğiz, bizi izlemeye devam edin :)


Ps: ilk denemenin notları: kitapta çocuğun sürekli hayır demesini veya hayır anlamında başını sallamasının risklerinden bahsediliyor, malumunuz Zeyno' da çok güzel baş sallanası yaparak hayır diyor epeydir, biz de bunu çok komik bulup gülüyoruz, meğer kesinlikle gülmemem lazımmış, bunu bir inada bindirmemek için soruların şeklini değiştirmeliymişiz, örneğin yemek yemek ister misin demek terine, yemekte et mi tavuk mu istersin veya uyumak ister misin yerine uyurken pembe pijamanı mı yoksa mor olanımı giymek istersin sorularını yöneltmek ve onu cevaba yönlendirmek gerekiyormuş, bugün sabah ve akşam denedim ancak sonuç şimdilik bir felaket ama bu işi becermeye kararlıyım, Arlene Eisenberg teyze seni seviyorum :)

Bebek Koala ve Zeyno

Sevgili Eda'nın annesi İpek'in tavsiyesi ile Zeyno ile yeni bir hikaye dizisine başladık. Bebek Koala serisi. D&R siparişimiz her zamanki gibi tam zamanında geldi kapımıza, heyecanla açtık kutumuzu, hem Zeyno hem benim için kitaplar söylemiştim.

Bebek Koala 1 yaş sonrası için hem görselleri hem anlatımı çok keyifli bir seri, resimler çok canlı, çok renkli, pisi kedi serimizin pabucunu dama attı resmen, her ne kadar dokun öğren serisi kitaplar 0-2 yaş olarak belirtilse de bence dokun hisset kitapları 6 ay 1 yaş çocuklar için çok ideal, sonrası için mutlaka içinde hikayeler olan kitaplar seçilmeli...

21 Ekim 2012 Pazar

Zeyno'dan rol çalmak

Zeyno'cum biliyorum bu blog senin ama 20 ekim 2012 cumartesi gününü, sevgili eşimin kuzeni Duygu nişanlandığı için , ben ise 10 yıldır uzattığım saçlarıma veda ettiğim için unutmayacağım :)

Kuaför koltuğuna oturduğum anda 15 yıllık kuaförüm, hain domdom Serdar ne yapıcaz dedi, keselim biraz dedim, 5 saniye sonra alttaki fotografta görülen kısımı elime verdi, yeter ben çok sıkıldım artık uzun saçlarından dedi :)

Ve sonuç ektedir, ben hala elimi attığım anda biten saçlarıma şaşırarak, kocam ise güzel oldu hatta hala uzun bence tezahüratlarıyla bir haftasonu geçirdik, elveda canım saçlarım, 10 yıl sonra görüşürüz :)

Korku ne demekmiş ben anladım

18 Ekim 2012, persembe günü tarihe unutulmayacak harflerle yazılacak bir gün oldu bizim için.

Zeynep havale nöbeti geçirdi, ben kendimden geçtim, kendimi kaybettim.

Hala ispatlayamamış olsam da bana göre sebebi bir gün önce vurulduğumuz 14. Ay aşısı, ama doktorunuz Çiğdem hanım kesinlikle aşıdan değil, ortada havaleye sebep olan bir vurüs var diyor.

Carsamba günü akşam aşımızı olup geldik eve mutlu mesut, Zeyno tam 1 kg almış ve 9800 gr olmuş, ayrıca da 2,5 cm uzayarak, 76,5 cm'e gelmiş, doktorumuz Vitagil şurubun ve balık yağının işe yaradığını söyledi, ama ben son 2 ayda üzerine çok daha fazla düşmemiz ve öğünlerini ve uyku konusunda düzeni ne olursa olsun korumaya çalışmamızın faydası olduğuna inanıyorum( malum Zeyno 1 yaşına ayının biraz gerisinde girmişti ve bu sebeple 2 aydır besiye çektik kuzuyu)

Neyse mutlu mesut geldik eve, geceyi 37-37,5 arası ateşle ama sürekli uyuyarak geçirdi Zeyno, ben de uyandırip calpol felan vermedim, sadece takip ettim. Sabah Zeyno aşırı derecede ishal olmuş bir şekilde bir kaka yaptı ama banyo halısı felan battı o kadar beter bir ishaldi, tam evden çıkarken ateşi 37,2 idi, aman kalın giydirmeyin, beni haberdar edin uyarıları ile evden ayrılıp taksiye bindim, daha 5 dakika olmadan telefonum çaldı hemen eve gelin çığlıklarıyla , nasıl döndüm nasil eve vardım hatırlamıyorum, aklımda ne oldu acabalarıyla,,, eve vardığımda Zeyno' yu teyzesinin kollarında baygın halde görünce şoka girdim, taksiye attığımız gibi acıbadem maslak yoluna düştük, önce hastanenin acilini sonra doktorumuzu arıyarak, tabi buarada takside yol bitmiyor, sabah saatinde trafik çıldırtıyor, insanlar 2 dakika erken işe gitmek pahasına 4'lüleri yanan avaz avaz korna çalan taksiye yol vermiyor, ben ise Zeyno' yu uyanması için resmen sarsıyorum, kilit olmuş dişlerinin arasına parmağımı sokup ona hava aldırmaya çalışıyorum, hastaneye varmamızla Zeyno şok içinde ayılıp zangır zangır titremeye başladı ve ağlama krizine girdi, doktorumuz nöbet geçirdiğini söyledi, bir sürü testler tahlillerden sonra sonuçlar temiz çıktı, doktorumuz eğer bu virütik birşey ise bir daha olmayacak zaten dedi,yok eğer virütik değil ise o zaman tekrarlayabilirmiş, bize diazem desitin adında bir fitil temin ettiler (yeşil reçete ile satılıyormuş) bunu yanınızdan ayırmayın dedi, eğer tekrar eder ise hastaneye gelene kadar bu fitili sıkacakmışız.

Buarada bakıcımız N. hanım Zeyno evde nöbet geçirmeye başladığı anda geriye kaçan dilini çekmiş ve kafasını buz gibi soğuk suyun altına sokmuş, bu müdahele şekli çok doğruymuş ve Zeyno'nun nöbetten erken çıkmasını sağlamış( zeyno sadece yarım saat nöbet halinde kaldı, normalde birkac saat veya birkac gün süren nöbetler olurmuş)
Üstelik Zeyno tam olarak emin olamamakla birlikte düşük ateşle nöbet geçirmiş durumda, yani ben evden çıkarken 37,2 idi, hastaneye ilk vardığımızda da 37,6 gösteriyoru, eğer şoka girdiği ilk an tavan yapmadı ise Zeyno düşük ateşle havale geçirmiş oluyor.

Sebebi ne olursa olsun, ben ömrümde bu kadar aciz kaldığım, bu jadar korktuğum bir an daga hatırlamıyorum. Allah'ım ben 30 yıl boyunca meğer hiçbirşeyden korkmamışım, aklımı yitiriyordum Zeyno kollarımda baygın halde yatarken...

Çok ama çok büyük bir korku atlattık, kuzuyu 14 ay hiç hasta etmedik derken, komaya girdi çocuğum, ileride anlatacak kötü bir anı bıraktı bize...

Neyse geldi geçti inşallah diyelim, bir daha hem benim kuzum hem hiçbir kuzu havale geçirmesin diye dua edelim...

Ps: doktorumuz 15 gun once bir bebegin daha aynen bu sekilde nobet gecirdigini soyledi, bir gun once azıcık ateş, arkasından ishal ve sonra havale. Ortada bir virüs var bence dedi, o virüsten, ben ise hala aşıdan olduğunu düşünerek bu anıyı bir daha hatırlamamak üzere tarihe yazdık.

14 Ekim 2012 Pazar

Yazdan kalma birgun ve Istanbul

Zeynonun bu hafta biricik anneannesi ve ceren teyzesi ziyarete geldi, cem dayısı da geldi tabi ama onu ev sahibi okarak goruyoruz zaten (kendisi ona sundugunuz 5 yıldızlı cekyat keyfinden pen memnun degil ama ) :)
Bu hafta ma- aile bir brunch yapmak istedik, haftanın başından havayı kestirmek pek mümkün degildi ama şansımızı denedik ve iyi ki de denemişiz, cünkü muhteşem bir pazar sabahi gecirdik, tabi cemal dedemiz ve alper amcamızın eksikliği ,,,

Zeyno baliklara ve martilara yem attı, onları da miyav miyav diye çağırdı :) uyumadığı ankarda sırayla beni, ceren'i ve amcayı kendine asker etti...

Berker amcamız iş için 1 ay boyunca yurtdışında olacak , bir daha ki görüşmemize inşallah en az 5 hayvan sesi daha çıkarmış olacağız :)


Mutlu yıllar Berk :)

Sosyetik güzel, 7 mahallenin muhtarı Zeynep hanımın 6. Kankasi Berk' in doğumgünüydü, 3 Ekim,,,,

Sevgili annesi Irem ve babasi Onur, güzel bir pazar brunchı ile ağırladılar bizi :) berk' in butun kankaları hazır bulundu bu çok ozel günde, hepsi happy birthday şapkaları ile gezdiler gün boyu,

Valla o kadar cocugun icinde bir ara biz de hunileri takip gezecektik resmen :)

Onur baba mekanin bahşişini bol tutmussundur insallah, yerden bitme 6 tane pigme tüm mekani birbirine kattı resmen :)

Ben bu veletlerin 2. Yaş doğumgünlerini düşünmek istemiyorum :)




9 Ekim 2012 Salı

Kedi ve horoz taklidimiz :)

Uzun uğraşlar sonunda kedi ve horoz taklitleri ile Zeyno karşınızda :)


anası kılıklı oynak Zeyno

Nasıl gobek atılır herkes gorsun :)

Zeyno ve kirlileri


Zeyno'nun son zamanlardaki yeni hobisi, odasındaki kirli sepetini tek tek boşaltıp, odaya saçmak, sonra da sepetin içine oturmak...

Oyunlar oynatarak, kirlileri sepetin içine geri atmaca oynamaya çalışıyoruz :) ama kanmıyor bu oyuna, en fazla 1-2 kirliyi sepete atıp, bizden alkışı alıyor, sonra dönüp gidiyor, hatta bazen o içine attığı kirlileri geri çıkarıp, alıp salonun ortasına felan götürüyor :)

Bazende t-shirtleri alıp kafasından geçirmeye, çorapları ayağına sokmaya çalışıyor, kuzum benim yaa, her geçen gün büyüyor ve gözlemleyerek bile çok şey öğreniyor...




Zeyno'yu özleyenlere


Zeyno'yu özleyenler için bir tutam gülümseme...





akıl çıkısı :)

Zeyno'nun doğumgünün de gelen bir diğer güzel hediye de Derya teyzesinden...

Zaten Derya teyze bu zamana kadar ne aldıysa dibine kadar kullandık :)

İlk hediyesi daha Zeyno 3 aylıkken aldığı 3'lü çıngırak takımıydı, bu çıngırakları içlerindeki metal toplar düşene kadar kullandık,sağlığı tehdit etmeye başlayınca kaldırıp attık.

İkinci süper hediyesi, diş buğdayında getirdiği iç içe geçen kova takımı olmuştu, bırakın Zeyno'yu hangi çocuk gelse bayılıyor kovalarla oynamaya, küçük olanlar alıp atıyor, büyük olanlar üst üste veya iç içe koymaya çalışıyor... her yaşın oyuncağı yani... nereye gitsek geliyor bizimle...

ve doğumgünü hediyesi "aktivite turnikesi"... Salonumuzun baş köşesinde, Zeyno'nun ayrılamadığı oyuncaklar sırasında aldı yerini...  Valla içinden çıkmıyor resmen... içini dolduruyor, boşaltıyor, kendi oturuyor, parçalara ayırıyor, canı isteyince birleştiriyor...

Derya teyze, sen nasıl hediye seçilir diye bir danışmanlık işi yapabilirsin bence :)


Zeynonun atı var güzel mi güzel :)


Dudu teyzemiz, Zeyno’nun doğumgünün de yine süper bir hediye almış kuzuya. Üzerinden inmiyor kuzu,,, kulaklarına basıyor, at önce hafif bir müzikle kişiyor ve sonra dıgıdık dıgıdık ses çıkarıyor. Tam bu esna da Zeyno’da at biner gibi garip hareketler yapıyor…

Allah’ım sen at nasıl gidiyor, nereden biliyorsun yahu J





8 Ekim 2012 Pazartesi

2 Ekim 2012 Salı

Muhallebili gunler basladi

Pazar gunu Kankamiz Efe kahvaltiya davet etti bizi, bizde gittik tabi...

Eve girisimiz biraz senfoni orkestrasi esliginde oldu, Zeyno, Altan amcasini gorunce aglamaya basladi, bunu duyan Efe altta kalir mi, o 3 kat agladi, biri agladi digeri agladi, bu senfoni 10 dakika kadar surdu, sonra ortalik sakinlesti :) zeyno kendisinde olmayan oyuncaklarin tadini cikardi,,,

Buzdolabini bir actik, o da ne "muhallebi" ve birden aklima Zeyno'ya hic muhallebi yedirmiyor oldugumuz geldi, dogru ya bebek muhallebisi diye birsey vardir aslinda, hemen kaptik dolaptan bir tane ve ogleden sonraki meyve seansimizda denemek uzere indirdik cantamiza :)

Zeyno ogleden sonra uzerine tarcin serpip muz dilimledigm muhallebiyi ayila bayila yedi :)

Dudu teyzemiz bloguna yazmis tarifini ama biz bugun 1 posetin tamamini yapmak yerine bir cay bardagi olcusu ile yaptik.

1 cay bardagi sute, 2 tatli kasigi kadar pirinc unu, 1 cay kasigi kadar vanilin ekledik ve ocakta pisirdik, kivami tutunca icine 1 tatli kasigi bal koyduk. Sonuc dibine kadar yalanan bir kase ve sonrasinda neden bitti aglamalari :) Allah'im sonunda Zeyno'nun hayir demedigi birsey kesfettim ve icindeki hersey faydali :)

Teyzesi bugun sade yedirmis muhallebisini, ancak bundan sonra hergun bu olculerde hatta su bardagi veya kase olcusu ile yapacagiz muhallebisini, bal veya pekmez ile tatlandiracagiz, icine bazen kakao koyacagiz,uzerine de meyvesini de dilimleyecegiz ve saat 4teki seansimizda bir tasla iki kus vuracagiz :)

Yasasin yemek yemek :)






Dalin dalin dalin

Zeyno dogdugundan beri baby bubchen urunleri kullaniyoruz, biraz reklamlarin etkisi ile sanirim.

Hayvansal madde icermiyor olmasi, kokusuz ve parfumsuz olmasi, ph'i notr olmasi gibi olmazsa olmaz ozelikleri etkilemisti beni, ama yine de bir bubchen bir dalin degildir :)

Dalin'in 1 yildir beni cagiran ambalajina karsi gelip her seferinde bubchen'i alip yoluma devam ediyordum ama bu sefer kandirdi beni :)

Dilimde cocuklugumdan beri bildigim dalin sarkisi, elimde paketim geldim eve. Teyzesi bugun kuzuyu dalin ile yikamis, Allah'im bildigin bebek kokusu,,, bebek dedigin dalin kokar yaaa, bostur gerisi :)


'annecim annecim baksana
şampuanım bitmiş alsana 
dalinle gözlerim yanmadan
 

Neseyle cikarim banyodannnnnnn
Dalin dalin dalinnnnnnnn sampuannnnnn



26 Eylül 2012 Çarşamba

Kendini kesfeden Zeyno

Zeyno'dan bombolar arka arkaya geliyor.

Hergun eve geldigimizde bizi yeni birsey ile karsiliyor, bugunun bombasi bir soz degil bir hareket :)

Zeyno nerede diye soruyoruz
BENNNNN diye kendini gosteriyor kuzucuk ;)

Algisinin felaket acik oldugu bir donemdeyiz. Surekli bir taklit egiliminde, vucudunu da ogrenmeye calisiyor, suanda sadece gozunu gosteriyor ama bu konudaki calismalarimiz her gun devam ediyor :)

Horoz taklidi ( agzini buzdurp ooooo uuuuu benzeri birseyler yapiyor) , kibar kedi taklidi ( sadece miiii diyor) yapiyor :)

Zeyno birde hayir demeyi ogrendi malum, 'mi' ile biten butun cumlelere hayir anlaminda basini salliyor. Biz de ona eveti ogretmek icin buara basma tulumba gibi mi ile biten sorularda evet anlaminda basimizi salliyoruz :)

Annesi: babasi yemek yiyelim mi?
Babasi: (basini basma tulumba gibi ileri geri sallar) evet annesi yiyelim
Zeynep: (basini deli gibi saga sola sallar) :)) cunku bu bir yemek davetidir ve zeyno her zaman oldugu gibi yine toktur :))))

25 Eylül 2012 Salı

kediler miyav demez miiii der , bu böyle biline :)

Eeee ne de olsa Zeyno bir Nişantaşı çocuğu, çok kibar çocuk maşallah :)))

Malum bir pisi kedi kitap serimiz var, sürekli onu okuyoruz kuzuya, "pisi kedi sarılalım sıkı sıkı", "pisi kedi parti zamanı", "pisi kedi boyama yapıyor", ...

günümüzün yarısı "aaa bak Zeyno, kediye bak, gel pisi pisi, aaa bak kedi miyav dedi" diye geçiyor. Kuzu da bu miyav sesinden çok etkilendi sanırım.

Dede, baba, mama, meme, hadi, "biiii" (yaşını sorduğumuzda eliyle 1 yapıp biiii diyor) kelimelerinden sonra, son olarak "mi" demeye başladı kuzucuk :)

Annesi: Zeyno kediler ne diyor annecim?
Zeyno: Mi, mi, miiiiii :)))

Ağzının içi laf dolu, geveliyor, geveliyor, geveliyor, bazen anlamıyoruz, kızıyor :), bazen oturup kendi kendine söyleniyor,,,, bazen de bebeğini alıp onunla dertleşiyor, ama cidden dertleşiyor, bebek cevap vermeyince ona da kızıyor, burnundan ısırıyor :)

bir de ağzı ile "oooo"-"üüüüüü" arası birşeyler yapmayı öğrendi kuzucuk, bunu tam olarak ne zaman yapıyor henüz pek anlamıyorum, ama acaba horoz sesi mi çıkarıyor diyorum ama bakalım bir haftaya çözeriz herhalde dilini :)




24 Eylül 2012 Pazartesi

Zeyno ile yollarda: 7 gunde-4 Ulke- 4 Baskent


1 yaşında bebekle 7 günde 4 ülke gezilir mi? 


Eğer bebeğin annesi Cucu ise gezilir J

Aslında aklımızda vardı ama tam olarak bu şekilde yoktu. Yazın başından beri ne yapsak ne etsek derken yaz geldi geçti biz Alanya tatilimiz dışında bir plan yapamadık. Önce Tokyo`ya gitmeye karar verdik ancak daha sonra bilet fiyatlarının anormal yüksek olmasından ve sürekli uçtuğumuz için mil kontenjanımızı doldurmuş olduğumuzdan Tokyo`dan vazgeçtik. Tam herseyden vazgeçmişken, bana eğitim için Viyana yolları göründü ve hersey iste böyle başladı.


Ben eğitim için 11 Eylül salı günü sabahtan Viyana`ya uçtum, babası ile Zeyno ise eğitimim bittiği gün 14 Eylül Cuma günü bana katıldılar.


Tabi ben seyahate çıkmadan önce Zeyno`nun bütün valizini yaptım, son dakika da çantaya koyulacaklar için bir check list hazırladım, Zeyno`nun doktoru ile konuştum ve yanımıza mutlaka almamız gereken ilaçları sordum (calpol, fitil, serum fizyolojik, stilex jel, ayrica feliks şurup alerjiye karsı) evde olmayanları İlker temin edip onları da valize ekledi. İnce kıyafetler, kalın kıyafetler, en kalın kıyafetler derken Zeyno hanim bir koca valiz dolusu oldu yine (bu notları tatilin sonunda yazıyorum ve şuanda valizde giydirmeden geri goturdugum sadece 2-3 tane şortu var. onun dışında bütün valiz kirlilerden ibaret) ayrica Cuma günü Zeyno için saat saat bir plan hazırladım, saat kaçta ne yiyecek, kaçta uyuyup kaçta uyanacak diye. Notlarin sonlari su sekildeydi mesela, saat 15:00 Zeyno ogle uykusundan kalkacak, saat 15:30 Zeyno yogurt yiyecek, saat 16:00 babası gelip Zeyno`yu alacak, saat 16:00-18:30 arasi Zeyno uyumayacak ve birsey yemiyecek; saat 18:30 Zeyno aksam yemegini yiyecek (aksam yemegi evde hazirlanmis 4 adet kofte), ucaga binmeden önce alti degistirilecek, gece yatmaliklari giydirilecek; ucaga binmeden önce havaalaninda iyice kosturacak ve yorulmasi saglanacak (ki ucaga binince hemen bayilsin) tabi buarada ucaga binmeden önce uyurken icmesi için sutu hazirlanacak J

babası ile Zeyno; THY CIP Lounge`de super 3-4 saat gecirmisler, o kadar guzel bir cocuk oyun alani varmis ki Zeyno cikmak istememis zaten, yemek saati gelince hem ipad`ler ile oynamis hem kofteleri yemis babasinin elinden. Alt degistirmekte de hic zorlanmamis babası , cunku alt degisim alaninda bir suru oyuncak asiliymis, ona buna bakarken gecmis gitmis zaman. Tabi ucakta uyumamis Zeyno, ancak hic uzmemis babasini, oyunlar oynamislar, ipad`den pepe izlemisler. Inise geciyoruz deyip isiklari kapatinca Zeyno bayilmis.


Onlara cizdigim adim adim yol tarifi sayesinde cok kolay bir şekilde geldiler Rennweg istasyonuna. Ben de zaten önce kalacagimiz apartta bekleyecegimi soylemistim onlari ancak icim icime sigmadi ve metro istasyonuna gidip orada bekledim kuzuyu ve babasini J

4 gunluk hasret buyuk kucaklasmalar ile son buldu, Zeyno ile ilk uzun ayriligimiz oldu bu, ilk 2 gun ne yalan soyliyeyim bana iyi bile geldi, sonucta 1 yildir, zorunlu 2 ayrilik disinda hic ayri kalmamistik (o 2 ayrilik da olum sebebiyle 1`er gece olmustu ve gece zaten uzuntuden nasil gecti anlamamistik bile). Dolayisiyla ilk 2 gun kendimi biraz iyi bile hissettim, degisik ullkelerden tanistigim insalarla beraber Viyana`da egitim sonrasinda gezdik tozduk, geceleri ise hic uyanmadan en az 8 saat uyuyabildim J ancak 3.gun isler degisti, fotograflarina bakinca gozlerim dolmaya basladi. skype`dan beni gorup gulmeyince oturup agladim hatta neyseki 4. Gunde gecti ve hasret sona erdi.


Viyana`da otel fiyatlari cok yuksekti bu yuzden bir degisiklik yaptik ve Apart`ta kaldik, ve bundan sonraki tatiller icin kendimize bir opsiyon daha bulmus olduk. Cunku apartta cok ama cok rahat ettik, kaldigimiz Belvedere Apartaments dunyanin baska ulkelerinde de apartlari olan bir zincirdi, booking.com yorumlari da gayet guzeldi. Mutfagimizda bulasik makinesinden , firina, mikrodalga firindan, kahve makinesine, hatta fritoz`e hatta tost makinesine kadar hersey vardi. (tabi adamlara birinci gece sonunda bir ikaz maili atmak zorunda kaldim, evin yataklari, banyolari tertemizdi, ancak bu yabancilarin eve ayakkabi ile girme adetinden olsa gerek yerler temiz degildi, adamlara gonderdigim mailin uzerine hemen ertesi gun bir temizlikci yollayip butun evi piril piril yapmislar, bir de uzerine evimize bir sise sampanya birakmislar)


Hem fildir fildir gezmek hem de Zeynoyu cok alt ust etmemek istiyorduk, ilk gun sabah markete gidip kahvaltilik birseyler alarak ise basladik, Zeyno icinde yumurta ve beyaz peynir aldik. Ayrica Hipp`in Turkiye`de bulunmayan pek cok cesit kavanoz yemegi ve meyvesi var, fazla fazla alip tasimamak icin hergun bir sonraki gunun full ogununu alarak devam ettik tatil boyunca. (tabi kuzu ilk gunler lezzetle yedigi bu kavanoz mamalarini tatilin sonunda artik zar zor yemeye basladi)


Genelde gun icinde planimiz su sekilde oldu, saat 07:30 calar saat Zeyno uyanir, vitaminleri icirilir, kahvalti ettirilir ya da ettirilemez J Anne-baba kahvalti ederler. Disari cikilir. Zeyno saat 10:00 gibi bebek arabasinda uyur, saat 11:00 gibi uyanir. Hemen bir meyve yedirilir. Saat 12:30 da ogle yemegi yedirilir. Saat 13:00 gibi Zeyno bebek arabasinda uykuya dalar. Buarada anne baba ogle yemegini yer. Saat 15:00-16:00 arasi Zeyno uyanir, bir parka gidilir, Zeyno oyunlar oynar, meyvesini ve yogurdunu parkta yer, sonra parktan cikinca artik daha fazla arabaya binmek istemez ve biraz babasinin biraz annesinin kucaginda gezer tarihi mekanlari. Saat 19:00 civari Zeyno aksam yemegini yer ve gece kiyafetlerini giyer, sonra sokaklarda bebek arabasi ile gezerken uykuya gecer, annesi ve babasi da oturup aksam yemeklerini yerler ve otellerine donerler.


Allah`ima binlerce kez sukrettim bir kez daha bize bu kadar uyumlu, huzurlu bir cocuk verdigi icin, gun icinde bir iki saat mizlanmalarini saymazsak, tam bir yetiskin gibi davrandi Zeyno, surekli gulucukler sacti, kliseleri sevmedi (sanirim bogucu ve kasvetli havalarindan) ancak sokaklara ve ozellikle cocuk oyun parklarina bayildi. Arabasinda saatlerce gezdi sesini cikarmadi. Bu arada bebek arabamiz maclaren`e de bir kez daha tesekkurler, bu kadar komforlu bir araba yaptigi icin. Hipp`in kavanoz mamalarini neredeyse her markette bulduk, yemek hic sorun olmadi, tabi domuz eti yemedigimiz ve tavuklara da pek guvenmedigimiz icin surekli balik, dana ve hindi eti arasinda donup durduk, artik sonlara dogru biraz sikildi. Meyveler ise cesit cesitti, meyve purelerini yemek cok hosuna gitti, normalde yediginden cok daha fazla meyve yedi, her gun marketten danone`nin gunluk bio yogurtlarindan aldik, tabi pastorize yogurt evde mayalanmis gibi olmaz ama yine de eksik kalmasin kuzu istedik. Gun asiri banyo yaptirdik, banyosunu sabahtan yaptirdik, banyo yaptigimiz gunler sokaga oglen yemeginden sonra ciktik (ne olur ne olmaz hasta etmeyelim kuzuyu diye)


Seyahata cikmadan once 3-4 paket kullan at onluk almistim, hepsini geri getirdim resmen, cunku Zeyno bu kagit onlukleri hic sevmedi, bagladigim anda kopardi atti hepsini, dolayisiyla her ogunde ust bas degisimi yapmak zorunda kaldik, suanda valizimizi biri acsa, kokuya dayanamayip bayilabilir. Bakalim `cocuktur kirlenir OMO ile temizlenir` slogani dogru mu degil mi gorecegiz (suan ki kirlerin Dalin ile cikmasinin imkani yok, 90 derece de Omo ile yikayip kaynatirsam belki cikabilir)


Viyana`dan sonraki duragimiz Bratislava oldu, Zeynonun ilk tren yolculugu icin sabah saatlerini secmistik, kahvaltisini trende bir guzel etti hic uzmedi bizi. Trenden inerken de uykuya gecmisti, Bratislava`nin Arnavut kaldirimi yollari besik gibi geldi kuzuya, Bratislava`nin neredeyse tamamini uyuyarak gecirdi kuzu.


Bratislava`da gece kalmadik ve aksam 6 treni ile Budapeste`ye gectik. Kompartmanda bizden baska 3 kisi daha vardi, ilk 1 saati biraz zor, sonraki 2 saati gayet keyifli bir yolculuk gecirdik, Zeyno pepe`sini izleyip yemegini yiyip trende uyudu ve biz de sakin sakin Budapeste`de Kelepi tren istasyonunda inip otelimize yerlestik. Budapeste`deki otelimizi booking.com araciligi ile ayarlamistim ve kampanyada oldugu icin once pek emin olamayip ama sonra yerine guvenip bir otel satin almistim, otelimiz K+K Budapeste`nin en guzel caddelerinden birinde hemen tarihi opera`nin arkasindaki binadaydi. Yeri tek kelimeyle muhtesemdi, otel bebekli misafir oldugumuz icin bizi executive room`a upgrade etti, gayet super 2 gece gecirdik.


Son duragimiz Prag`a varisimiz biraz olayli oldu. Ama mukemmel bebek Zeyno bizi hic uzmedi ve yasadigimiz talihsizlik esnasinda bize son derece yardimci oldu (uyudu) J ve gece yerine gunduz, 6-7 saat gecikmeli de olsa Prag`a vardik sonunda. Prag`da 2 guzel gun gecirdik.  Ancak artik biraz sikildik, Zeyno`da bebek arabasinin ustunde uyumaktan ve yemek yemekten biraz bunaldi. Ben de cocuguma eziyet ediyorum diye uzulmeye basladim.


Ama Zeyno`ya eve gidelim mi diye soruyorum, hayir anlaminda basini salliyor J Bu Zeyno`nun yeni hareketi, `mi` eki ile hangi soruyu duyarsa basini hayir anlaminda salliyor kuzucuk J


Bir kez daha gordum ve hissettim ki, ben dunyanin en sansli annesiyim, icimdeki gezgin ruhu, bir anne olsam da dizginleyemedim, basimiza gelecekleri hic hesaba katmadan, bir haftada, bir yasinda bir cocukla 4 ulkeye gidebilecek deliligi yaptim ancak hersey yolunda gitti, benim mukemmel kizim bizi bir an bile uzmedi ve 1 yasinda 4 ulke gezmis biri olarak gezginler kervanina adini yazdirdi 


Tesekkurler Zeynep,


Bu kadar uyumlu bir bebek oldugun icin


Guler yuzun icin


Huzur dolu oldugun icin


Benim canim kizim oldugun icin


Seni bu dunyadaki herseyden cok seviyorum seviyoruzzzz



PS: gezi notlarim cok yakinda diger blogum cucunundunyasi.blogspot.com`da

Fotograflar ile an ve an gezimiz ektedir J



Zeyno kuzusu bir elinde pasaportu bir elinde kapı kartı,Viyana'da uçaktan inerken :)
Allah bu Starbucks'lardan razı olsun, bir latte içip 1 saat oturduk herhalde aralarda mola vermek için, hem de neredeyse tamamının tuvaletlerini ve alt değiştirme bölümlerini kullandık diyebilirim :)
starbucks'da eğlence zamanı @Viyana Opera Starbucks



Klise-müze gezmedik, ama şehirlerin bütün parklarını talan ettik @Viyana Stadpark


Müzelerden sıkıldık, içeride duramadık @Viyana Stephansdorm
 Parklarda gezmeler devam @Viyana Rathaus
 Sıkıldığımız başka bir müze @Viyana
 Parkları sevmeye devam ediyoruz :) @Viyana Stadpark
Kuzucuk kuğulara gel gel yapıyor :)


Baba-kız sevişmesi @ Viyana Rathaus
Figlmüller'de yemeğimizi beklerken :) Zeyno'nun bizimle oturduğu ilk ve son akşam yemeği bu oldu :)  diğer bütün akşamlar önce kuzuyu yedirip içirdik, ondan sonra oturup yemeğimizi yedik @Viyana Figlmüller

 Zeyno'nun Figlmüllerde sıkıldığı saatler

Zeyno bebeği Ayşe ile dertleşirken :)
 Viyana üniversitesi önündeki park, bize göre en güzeli buydu :)
Viyana'da Graben'de bir aile pozumuz


Zeyno'nun ilk tren yolculuğu Viyana'dan Bratislava'ya

Zeyno @ Slovakya :)
Zeyno, Slovakya'da halkın yoğun sevgi gösterisi ile karşılandı. Bir grup japon turist Zeyno'nun fotoğraflarını çektiler, hatta sonra geçip tek tek fotoğraf çektirdiler :)



Bratislava'nın ünlü heykeli Cumil ve Cumil'in hemen yanındaki canlı manken :)

Bratislava'nın dünyanın merkezi olarak kabul edildiği ve diğer başkentlere mesafelerini gösteren geçit (İstanbul-Bratislava arası 1231 km kadarcıkmış) :)


Zeyno ile babası, Bratislava'da tek ayak üzerinde duran köprünün önünde

Zeyno, tek ayak üzerinde duran köprüye inat, baş aşağı durarak meydan okudu :)


Slovakya hatırası :)


Budapeşte'de kahramanlar meydanı

Kahramanlar meydanında bir kahraman :)



Budapeşte Adsızlar parkında

Sıkıntıdan patlayan Zeyno'nun ayakları :)


Zeyno yaşını göstermeyi öğrendi :)

Budapeşte'de Kahramanlar meydanının arkasındaki parkta

aramızda kaka yapanlar varrrrr :) Zeyno kaka yaparken söylüyor, ancak kendisi bir Angaralı olduğu için kaka değil, gaga diyor :)


 Buda ve peşteyi birleştiren heykel ve Zeyno :)

Gül baba türbesi, sokağını bulduk ancak arnavut kaldırımı yollarda Zeyno'nın arabasını sürüp 1km'lik yokuşu yürüyemedik.
Peşte'de kaleden bir manzara



Peşte'de kraliyet sarayının önündeki çeşme ve Zeyno'dan gelen muhteşem gaga kokuları :) (sarayın avlusunda bir alt değişimi yapmak zorunda kaldık, sevgili kral ve kraliçe umarım bahçeniz çok kokmamıştır)


Prag'dayız :)

Prag'ın en dar sokağı ama yine de sığdık :)

Charles köprüsünn üzerindeki bu köpek heykelinin poposuna dokunan kişi huzurlu bir hayat sürüyormuş. Dokunduk :)

Charles köprüsünn üzerindeki bu kadın heykelinin poposuna dokunan kişi Prag'a bir gün tekrar geliyormuş. Dokunduk :)










Zeyno, şişiden su içmeye başladı :)

kuzucuk hayatında ilk defa Hard Rock cafeye gitti ama uyuyordu ne yazık ki, neyse ki ben ona "my first hard rock cafe from Prague" yazan bir t-shirt aldım.

Ve Prag'da final gecemiz @TGI Fridays

Havaalanına gitmek için otobüs beklerken...

Havaalanında M&M standına saldırırken :)

THY Prag-İstanbul uçuşu, dikkat ederseniz son çağrıdayız. Zeyno ve gagası yüzünden :), neyse ki bizi almadan gitmediler :)