Aslında acemi anne Cucu ile prenses Zeyno’nun masal blogu bu… Anılarımı, yaşadıklarımı yazdığım, içimden geçenleri paylaştığım
Ancak bugün internette okuduğum ve okurken bu kadar mı olur dediğim bir yazıyı da unutmamak için paylaşmak istedim… Konumuz “Ankaralı olmak” :) Eyy gerçek Ankara’lılar, bu yazı size gelsin…
Ankaralı Olmak...
İstanbul gibi birbirine uzak olmak değil hep iç içe olmak demektir Ankara, İstanbul gibi yapay değil içten olmak demektir. Hangimiz aşağıdakileri yapmadık ki, ya da hangisi biz Ankaralılar için bir şey ifade etmiyor olabilir ki?
* Bir mekana gittiğinizde içeridekilerin %50sini tanımak demektir. (Bizim Ankara biraz köy gibidir de her yerde mutlaka birilerini bulursunuz.)
* Zafer Çarşı'sından 2. El kitap almaktır.
* Olgunlar; İngilizce kitaplarınızı almak için ilk adresiniz olması demektir.
* Bir zamanlar Or-an’a ya da Çayyolu’na giderken “Buralarda şehir dışı be” demiş olmaktır.
* Sinemaya gitmeye karar verip yarım saat sonraki seansa yetişebilmek ve bunu İstanbullulara anlatırken şaşkın suratları izleyerek eğlenmektir.
* ODTÜ’lü değilsen içeriye girerken kimlik sormamaları için kapıdan kendinden emin adımlarla yürüyerek geçmek demektir.
* Ortaokul döneminde Karum’un yan merdivenlerinde piyasa yapmak demektir.
* Metropol Sineması açıldığında “Vaaay, sinemaya bak!” demektir.
* Vakko ya da YKM’nin önünde birileriyle buluşmuş olmak demektir.
* Okul gezilerinde mütemadiyen Anıtkabir, Anadolu Medeniyetleri , Etnografya Müzesi , Eski Meclis vs’ye gitmiş olmak demektir.
* Çocukluğunuzun en unutulmaz anlarının, Atakule dreamland'de geçirilen zamanlar olması demektir.
* Kızılay’da dershaneye gitmek demektir.
* Güvenpark’tan otobüs ya da dolmuş duraklarında beklemiş olmak demektir.
* AAAL, GAL, MERAL’in ne anlama geldiğini bilmek demektir.
* Arjantin’e “Cadde” diyebilmektir.
* Kuğulu Park’ta kuğuları izlemektir. "Amaaan burayı görünce hayal kırıklığına uğradım!" diyen İstanbullulara, sen anlamazsın diyerek anılarına gömülmek demektir.
* Tunalı'ya "Tunalı Hilmi" diyenlerin bizden olmadığını bilmektir.
* Kıtır'da patates bira keyfi yapmak, bu tadı başka hiçbir yerde alamamak demektir.
* Bir İstanbullunun gelip de “İyi güzel de deniz yok ama yaa!” diyişine “Sanki sen her gün denize giriyorsun ya” demek istemektir.
* Yapacak bir şey bulamamak ama bunu da Ankara’nın şanından saymaktır :)
* "ASPAVA"'yı bilmektir :) Soslu patatesine, salatasına, cacığına bayılmak, İstanbul'dan Ankara'ya her gidişte ilk gecesinde Aspava yemeden duramamak demektir.
* “Bebe” demektir.
* Yürüyen merdiveni tıka basa doldurmaktır, öyle sol tarafı boş bırakmak gibi huyumuz yoktur.
* İ.Melih Gökçek yazısını her yerde görmektir.( O "İ" ile ilgili ne kadar yaratıcı olabileceğimizden bahsetmeme bile gerek yok sanırım)
* AOÇ diyince akla gelen kokoreç ve AOÇ dondurmasıyla ağzının suyunun akmasıdır.
* HOSTA= Döner demektir.
* İstanbul’da Ankara'nın içine işleyen ayazını özlemektir.
* Seğmenler Parkı’nda içmiş ve parkta sabahlamış olmak demektir.
* Aşk Tesadüfleri Sever’i izlerken bir Ankaralı olarak herkesten çok ağlamak demektir.
Veee tüm bunları okuyan Ankaralıların yüzünde oluşan gülümsemeyi hep yaşıyor olmak demektir.
İstanbul'a taşınmakla doğru kararı vermişim diyorum bugün ama "İyi ki Ankaralıyım!" demekten kendimi alamıyorum...Ankara'lı olmak ne İstanbul'lu, ne İzmir'li, ne de başka bir şehirli olmaya benzer...
Aynen katiliyorum kardeş...yüksel de oturmayi da unutma derim ;)
YanıtlaSilben seğmenlerde içip sabahlamadım, ama İlker onu'da yapmış :))
YanıtlaSiltüm liste checked yani :)