27 Kasım 2013 Çarşamba

emzik savaşları tüm hızıyla devam ediyor...

Zeyno daha doğar doğmaz emziği verdik ağzına.. malum beni emmedi, emme refleksi gelişsin diye, doktor verin emzik dedi. biz de verdik...

Zeyno beni yine de hiç ama hiç emmedi, ama emzik birşeye iyi geldi.: Uyku.

Uyku = emzik demek oldu hayatımızda...

O zaman hayatımız kurtuldu zannettik... nitekim hiç uyumayan çocuk, emziği verir vermez uyudu...

Şuanda tam 27 aylık ama biz emziği hala bırakamadık... Tesellimiz emziği sürekli değil sadece uyurken alıyor olması.

Nasıl oldu bilmiyorum, okulda diğer çocuklardan utandı ve emziği bıraktı... Artık okula emzik göndermiyoruz... kendi kendine uyuyor... Esra öğretmen bunu nasıl yapıyor anlamıyorum...

Rehberlik öğretmeni Rayka hanım, emziğe hala ihtiyacı olduğunu düşünüyor, her gün onunla konuşun ama asla baskı yapmayın diyor... hergün ama hergün konuşuyorum... yok kesinlikle kabul etmiyor... Emziksiz yatağa girmiyor... hatta yeni bir huy başladı, emsizsiz yataktan da çıkmıyor :(

ama yataktan çıkınca emziği sadece elinde tutuyor, kesinlikle ağzına almıyor, zaten 5-10 dakika sonra birşeyle oynarken unutuyor ve ben de alıp yatağın içine atıyorum...

Emziğe yapmadığımı bırakmadım, önce birkaç yerinden iğneyle deldim, sonra yetmedi ucunu kestim, şuanda resmen havası sönük, ucu yırtık bir emziği var, ama banamısın demiyor, hergün akşam onu ağzına alıyor ve 5 dakika içinde uyuyor :( Emzik olmazsa kesinlikle uyumuyor... Gece de uyandığı anda, emziği ağzına alıyor, ve kendi kendine uyumaya devam ediyor...

Şimdi yeni planım, emziğe acı birşeyler sürmek ama kıyamıyorum...

Ya Zeyno adam gibi kendi kendine bıraksana şu emziği yaaaaaaa


baba bana düşmeeeee

Zeyno ve İlker'in bir çekişmesidir gidiyor... Babasına düşkün olması beklenen kızımız, nedense benden bir an olsun ayrılmıyor... İlker bu duruma felaket bozuluyor :))

Önceki akşam aramızda geçen diyalog;

Babası Zeyno'yu sevmeye çalışıyor, Zeyno kaçıyor, benim tepeme çıkıyor.....

Babası: yaaa Zeynooooo, hani kızlar babalarına düşkün olurdu?

Zeyno: düşmem ben !

Babası: yok kızım düşkün olmak, bak ben sana çok düşkünüm mesela

Zeyno: babaaa, bana düşmeeeeeee, anneeeeeee babaaa bana düşmesinnnnn :)))


Konu sanırım Zeyno için biraz ağır kaldı, ileriki yaşlarda bu konuyu yeniden tartışmak dileğiyle :))

25 Kasım 2013 Pazartesi

Huzur sadece huzur...

Çok çok önceden planlanmıştı... Ercüment telefon açıp, gidelim mi Sapanca'ya dediğinde uzun çok uzun bir sözleşmenin tam ortasındaydım, EVETTT dedim...

Önce Ece ve Mehmet'in işi çıktı, sonra Ercü'nün teyzesinin taşınası tuttu, ama biz yine de yılmadık gittik Sapanca'ya... Biraz soluklanmaya, biraz da huzura doymaya... Edişkonun gelmeyeceğini öğrenince, Zeyno'yu evde bırakmaya mazeretimiz oldu, zaten bu hafta ana kız pek nanemolla geçirmiştik...

Sapanca'da dağın tepesine kurulmuş, daha yeni açılmış Uğurlubey konağı çok ama çok güzeldi... Kuş bakışı göl manzaralı odamıza doyamadık, İstanbul'da böyle manzaralı bir evin hayallerini kurduk... 

Zeyno'dan ayrı sakin, sessiz, bol oksijenli, bol sohbetli bir 24 saat geçirdik... 

Kaçmalı kesinlikle arada bir rutinden kaçmalı insan...

24 Kasım 2013 Pazar

Zeyno halleri


En sevdiği şey poz vermek oldu bu ara nedense, bir de aklına geldikçe fotoğraflara bakmak istiyor, tek tek insanları sayıyor, kendi fotoğrafları üzerinde özenle duruyor (her kadın gibi)

İşte bir pazar,Zeyno ve babasının ev halleri...

Önce photolar çekilir, amaç daha sonra hepsine tek tek bakabilmektir ;)



Burada da kitap okumuyor aslında, kitap okuyormuş gibi yapıyor :))

Ev kostumü nasıl ama,,, nike t-shirt, pazar işi alt, kro çiçekli çoraplar :)))

22 Kasım 2013 Cuma

Trenle eve dönüş

Haftabaşında Zeynoş hastaydı, şimdi de Beroş hasta... Dün okula gelemedi, sabah dedesi ile birlikte okula bıraktık, akşam işten izin alıp ben almaya gittim... Hava da güzeldi, hadi dedim taksiye binmeyelim, metro ile eve gidelim... Zeynoş eve trenle gidelim mi dedim, nasıl sevindi nasıl sevindi...

Bütün yüreyen merdivenleri kendi indi. Anne ben büyüdüm dedi... Metroya koşarak bindik, yerimize oturduk, bir güldü bir güldü... Karşımıza önce suratsız bir teyze oturdu, hiç bizimle ilgilenmedi, sonra kulağında kocaman kulakları olan bir abi geldi, anneeeeee o neeee dedi, annecim abi müziği çok seviyormuş, hep dinliyormuş dedim, kırmızı balığı söylesin dedi :))) bütün şarkılar kırmızı balık olmalı ;)))

20 Kasım 2013 Çarşamba

Yurdumuzu "ben" kurtardım, bilmeyenler öğrensin :)

 
Atatürk şiirimizi unutmamak için sürekli tekrar etmeye çalışıyoruz... 

Dün akşam aramızda geçen diyalog, unutulmaması gerekenler haznesine eklenmeli.... 


Zeyno: Atatürk geldiiiiiii, müştanı yendiiiiiiii 

Babası: Kızım bizim bayrağımız ne renk? 

Zeyno. Kırmızııııı 

Babası: Bayrağın üzerinde ne var? 

Zeyno. ayyyy bi de yıldızzzzzz 

Babası: Peki yurdumuzu düşmandan kim kurtardı? 

Zeyno: ANNEMMMMMM 

Babası: Peki, anneyle birlikte kim kurtardı? 

Zeyno: Atatürkkkkkkk :)))) 

18 Kasım 2013 Pazartesi

2 aylık kreş günlüğümüz...

Okuldan resim gelmiyor gelmiyor dedik, Esra öğretmen Eylül ayından beri çektiği tüm güzel resimleri yolladı bana… 
Bakmaya doyamıyorum… Resmen kızımın kreş günlüğü gibi olmuş gibi hissediyorum…

Bakmaya doyulmayacak resimler ve hikayeleri ektedir:

1)        Parmak boyası yapmaya bayılıyorum…. Ohhhhh ellerimle her yeri boyuyorum… annem evde hiç izin vermiyor…

Aaa burada bir papağan var, onu mora boyayım…

Berennnnnnn, dokunma benim resmime….

Üfff Beren korkma daldır elini boyanın içine, Fransız asilzadeleri gibisin…

Bak ben ne güzel boyadım, papağan hiç görülmüyor artık… aaaaa amaç her yeri boyamak değil miydi



2)        Üfff biz suyun içine girip yüzemiyoruz, bari şu hayvancıkları yüzdürelim…


3)        Bak Beren seni seviyorum…. Ama eğer beni bir daha kayarken tepiklersen, sana gününü gösteririmmmmmmmmm


4)        Resim konusundaki yeteneksizliğimi sanırım annemden almışım… ruh halim çok karışık, bu eserime de yansıyor…

Berennnnnn yine dokunuyorsun resmimeeeeee



5)        Kuleler bir bir dizilir, sonra da hepsi devrilir… Josephine veya Justin, adın her neyse, kaç benden….


6)        Üffff yine jimnastik… Gel Beren gel, şuraya kaçıp saklanalım… bizi burada kimse görmez…


7)        “Nasıl iyi ev hanımı olunur” okuluna mı geldik biz yaaaa…. Turşu mu kurucaz? Benim annem 31 yaşında daha hiç kurmamış   ohhhh kendi kavanozumu bitirdim,biraz da diğerlerinin kavanozunu doldurayım, ne maharetli kızım yaaaa


8)        Bu seferde “koklayarak, tahmin edelim” dersindeyiz… ya bu okul çok sıkıcı olmaya başladı…. Bereennnnnn hadi sende dersi dinleme… gel oyun oynayalım


9)        Oleyyyy itfaiyeye gidiyoruz, okuldan çıkacağız bugün…

İtfaiye kamyonunun içi çok güzelmiş, hiç inmek istemiyorum buradan…

Adam sürekli birşeyler anlatıyor, ne kadar sıkıcı yaaaa…. Ben yangın çıkarsa, babama sorarım o herşeyi bilir…


10)        Kamyon önü pozumuz….ne eller yukarı mı kalkacak… ben tam anlamadım… Beren’de sanırım bana bakıyordu, o da anlamamış


11)        Ohhhh bu hafta Pazar var… pazardan bir sürü şey alayım, ben bunları yemem, babam yer 


13 Kasım 2013 Çarşamba

Veli sıfatıyla ilk iznimi verdimmmmm gittiiii

Dün okuldan eve bir kağıt geldi, okul dışında yapacakları ilk aktivite için izin kağıdı, çok heyecanlandım…

Sarıyer itfaiyesine gideceklermiş, bizden izin istiyorlar… gerçekten çok heyecanlandım :))Velisi olarak izni verdik gitti ;))

Okulumuzu çok seviyorum, bana göre tek sorunu aktif bir internet kullanımı olmamaları ve orada yaşadıkları anları paylaşmamaları, oysaki biliyorum ki pek çok okulda böyle bir sistem mevcut. Gün içinde çekilen resimler, okulun internet sitesine yükleniyor. Oradan indirebiliyorsun…  Bu konuya epey üzülmüştüm, ama en çok dün üzüldüm… Akşam eve gelen iletişim formunda, Zeyno’nun itfaiye kamyonuna çıktığı ve bundan çok hoşlandığını yazmışlar. Eminim öyledir. Kızımın o anını görebilmeyi çok ama çok arzu ederdim.

Anne sen kimsin???


Sanırım okulda kendilerini tanımaya yönelik bazı aktiviteler yapıyorlar…
 

Bu sabah aramızda geçen diyalog;

Zeyno: anne sen kimsin?

Annesi: ????? Zeyno’cum, ben anneyim

Zeyno: Annecim, kimsin seeennnn? (soruyu anlamadığım için azarı işittim)

Annesi: Zeyno’nun annesiyim ben

Zeyno: anne öyle değil! Ben Zeynep, babam İlker, anneeeee, senin baban kim?

Annesi: hııııı anladım şimdi, ben Cansu, benim babam Cemal

Zeyno: hayırrrrrr, o benim DEDEM !!!!!!

Annesi: tamam kızım, senin deden, benim babam

Zeyno : hayır, anne, Cemal DEDE !!!!

Valla 30 yaşından sonra, babamızı da kaptırdık, 90 cm’lik velede

10 Kasım 2013 Pazar

Terrible 2 Zeyno+ Terrible 3 Eda = hunisi eksik 2 anne :)

Sabah saat 7de anneeeee seslenmeleri ile başladı...

Dün gece sinemadan gece 1'de eve gelen anne uyanamayınca, baba imdada koştu, anneye +1 saatlik pazar tembelliğine fırsat yarattı :)

Kasım ayında bu güneşi bir daha bulamayız diye, Özge'nin tavsiyesi üzerine Çekmeköy Cappuccino club'a gittk, hani barlarda damsız girilmez diye tabela olur ya burada da sanki çocuksuz girilmez diye görünmez bir tabela var gibiydi, bu kadar kalabalık çocuklu bir mekan bir tek okullarda olabilir ;) 

Mekan süper, servis sıfır, ama dostlarla bir arada olmak her zaman güzel...

Zeyno, Nil'e bayıldı... Nil sonunda ele avuca gelmeye, poposunun üstüne oturmaya başlamış, Zeyno kızı resmen içine soktu, sevgiden(!) :)))


Dün ağzına lokma koymayan Zeyno, bugün sabaha yine kahvaltısız başlamıştı, mekana oturunca hiç baskı yapmadık ( sinirimizi bozmak istemedik), Zeyno önce babasıyla yağda yumurta yedi, sonra çatalı batırıp bir tane haşlanmış yumurtayı mideye indirdi, çocuk resmen dengesiz... Yani bir de millete iştahsız iştahsız diye anlatıp duruyoruz, Özge ve Orkun dalga geçtiler, çocuk daha ne yesin diye :)))

Arabaya bindik, Edişko'ya doğru yola çıktık, birlikte uyumayacaklarını bildiğimizden, ayrı ayrı uyuttuk, Zeyno arabada, Eda evde uyudu...

Geçen sefer Zorlu'da akşam yemeği yediğimizde, ayrılırken ortalığı birbirine katan, benim en yakın arkadaşım Eda diye 7 cihana anlatan Zeyno ve Eda'nın ilk buluşma anı çok ama çok güzeldi, ama bu mutlu tablo, bugün herşeye mızmız Eda'nın sürekli huysuzlanması, eli kolu durmayan Zeyno'nunda Eda'nın bu huysuzluğuna çanak tutacak her türlü gıcıklığı yapması sonucu bugün Ece ve bana resmen hunileri taktırdı... 

Biraz dinlenmek.,hem de hasret gidermek için, Elif'e gittik, çocukları 3'ledik, yazık yavrum Ali' de bugün Zeyno'dan nasibini aldı ;)))


Mutlu mesut başlayan, gün boyu bir dargın bir barışık devam eden günümüz, gecenin sonunda anneeeee Eda'yı bırakmak istemedim çığlıkları ile son buldu :)))

9 Kasım 2013 Cumartesi

Terrible two, çık hayatımızdan yeter ...

Formunun zirvesinde birgün yaşadı bugün Zeyno...

Sabah 6:45'de başladığımız gün,her sabah gayet normal bir şekilde içilen vitaminin içilmek istenmemesinden gösterdi kendini aslında...
Söylememe gerek yok, tabi ki kahvaltı edilmedi
Havuza gidelim diye ortalık birbirine katıldı
Havuza giderken tabi ki muz yenilmedi
Havuz kısmı güzeldi, stres atıldı, 2,5 yaşında kendi kendine yüzebilen Selin'e hayran kalındı,soyunma odasından öpücüklerle uğurlandı
Havuzdan çıkışta arabasında koltuğunu oturulmadı, tam 20 dakika otoparkta kriz yaşattı
Eve dönüşte tabi ki muz yine yenilmedi
Eve gelindi ayakkabılar çıkarılmak istenmedi, Altan' ı göresi tuttu ( sanki arkadaşı Efe değil Altan)
Fırında köfte pişene kadar sanki çok yiyecekmiş gibi,başında ağladı, köftem gelsin dedi
4 köftenin 2'si yedi, yoğurda batırdıkların batırıldığı için,batırmadıklarım neden batırılmadı diye beğenilmedi
Yoğurttan kirlenen bluzu tabi ki değiştirilemedi
Arabaya bindi daha köşeyi dönmeden emziksiz uyuya kaldı
Polonezköy'e vardık, daha rahat uyusun diye araç koltuğundan kendi koltuğuna aktaralım dedik,uyandı,  bir daha tabi ki uyumadı
Hangi oyuncağa kim binse ( abartmıyorum ama kim binse) ağladı, benim diye bağırdı
Her zaman sevdiği hayvanlardan korkası tuttu, anneyi 5 dakika oturtmadı
Efe süt içiyor diye kıskandı, inadından 1 biberon sütü mideye yuvarladı, mideyi iyice tıkadı
Tedil-i mekanda ferahlık vardır dedik, picnic park'tan, Polina'ya gittik, fotoğraf makinesini elinden aldık diye yapmadığını bırakmadı
5;30 da arabaya bindik, 1km gittik uyumak istedi, uyutmadım, ağlamaktan kendinden geçti, yol boyu mızlandı,arkadaşım eşşek ile sadece 5 dakika huzura bulandı
Eve geldik hiç riske girmedik, makarna yaptık, ehhh işte birazcık yedi, birazcık oyun oynadık
Boklu bezini tam 1 saat değiştirtmedi, daha sabahtan yoğurda bulanmış bluzunu çıkarttırmadı, çığlık kıyamet ortalığı birbirine kattı
Hepsinin sonunda  saat 7:30da yatağa yattı, anne süt getir diye ağladı, mutfağa gittim, daha dönmeden, emziği bile ağzından fırlatıp, uyuya kaldı...

Gerçekten ama gerçekten terrible two'nun top günlerinden birini yaşattı. Allah verirse en az 3 çocuğumuz olsun diyen çok sabırlı kocam bile, bizim bir çocuğumuz olduğunu bugün anladım dedi :))

Ne yapmalı, nasıl davranmalı, bu sinir krizlerinin geçmesi nasıl beklenilmeli,ciddiye mi alınmalı yoksa yokmuş gibi mi davranılmalı gerçekten bilemedik, ehhhh be terrible two bir git artık,bize biraz rahat ver diyemedik :)))

Zeynoşu babaanneye bırakalım, taksime gidelim, kafaları çekelim planları suya yattı, tüm emerjimizi sömüren Zeyno sayesinde İlker,Zeyno'nun ardından saat 8 de uykuya daldı :))) 



İlk fotoğraf ne yapacağını kara kara düşünen anne Cucu ile ağlanacak halimize siniri bozulup gülen İlker'e ait :)))
 


7 Kasım 2013 Perşembe

Yıldız meraklısı

Malum okulda tüm yemeklerini yediğinde veya ingilizce yeni bir kelime öğrendiğinde eline bir yıldız çiziyorlar...zeyno'da zevkten 4 köşe gösteriyor herkese :))

Bugün akşam mutfakta oturuyoruz, aldı eline tükenmez kalemi yıldız çizelim dedi, olmaz Zeyno, iyi birşey yapmadın ki, akşam yemeğinin de hepsini yemedin dedim.. Üzüldü...eğer çişini tuvalete yaparsan yıldız çizebilirim eline dedim, sonra aradan 3-4 dakika geçti, Zeyno içeri gitti, biz de İlkerle sohbet ediyoruz, içerden bir ses

HADİ BAKALIM, HADİ BAKALIM....

Banyoya bir girdik, klozetin kapağını açmış, kurbağalı klozet adaptörünü klozetin üstüne yerleştirmiş, ellerini kavuşturmuş , çişini yapmak için bizi bekliyor:)))

Gülmekten yarıldık...

Soydum kıyafetini, oturttum kozete, yaptı çişini, yıldızı da unuttu :)))

Bu yıldızların aşkına, çiğ tavuğu yemeğe başlayacak yakında :)))

6 Kasım 2013 Çarşamba

Atatürk geldi, 'müştanı' yendi...

Atatürk haftası sebebiyle bu hafta okulda sürekli Atatürk ile ilgili birşeyler yapıyorlar...

Çerçevenin içine Atatürk resmi yapıştırmalar, Atatürk rozeti yapmalar ve bugün Atatürk şiiri, tabi şiir biraz yarım yamalak olmuş, 'müştan' kim onu tanımıyoruz...

Atatürk geldi, MÜŞTANI yendi :)))

Büyük insan Atatürk, biz senin sevginle büyüdük, çocuklarımızda öyle büyüsün diye elimizden ne gelirse yapacağız...

Atatürk yoktu
Düşman çoktu
Atatürk geldi,
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu bizlere verdi

Sanal dünya

Okuduğum kitaplarda, bu yaş grubundaki çocukların zaman zaman sanal arkadaşları olduğu, hayal dünyasında yaşayabildiğini yazıyordu.

Bu sabah her sabahkinden farksız telaş içinde hazırlanmaya çalışırken, antrede Zeyno’nun kendi kendine konuştuğunu fark ettim;

Annesi: Zeyno’cum, orada biri mi var, kiminle konuşuyorsun?

Zeyno: Sus anne sus, kedi var, uyuyor

Annesi: aaa öyle mi, nerede göremedim, göster bana

Zeyno: yere yatalım (ikimiz birden yüzüstü yattık yere)

Annesi: aaaa  nerede göremedim….

Zeyno: anne, kedi yok, kalk !!!!

Büyüme meraklısı

Bu diyalog aramızda her sabah yaşanıyor:

Zeyno:  aaaa, anne neden üzerini giyiniyorsun? Nereye gideceksin?

Annesi: annecim, ben işe gideceğim, sen de okula gideceksin… Hadi, sen de giyin, bak Beren gelmek üzere…

Zeyno: evet, ben okula gitmek istedim (bazen de istemiyor, pepeee gitsin diyor)

Bugün Zeyno ve bebeği Aliş arasındaki yaşanan monolog (malum Aliş konuşamadığı için diyalog olamıyor)

Zeyno: Aliş, hadi üstünü giyin, sen okula gideceksin, ben bugün işe gidicem :)


Yıldız show

Anne Cucu, şirketten arkadaşları ile yemek kursuna başladı, amaç mutfakta harikalar yaratmak değil elbet, biraz kafayı dağıtmak :)

Dün ilk dersimiz vardı, baba da Çorlu’dan gelemeyince, teyzesi akşam biraz daha kaldı, Zeyno’ya baktı,  Zeyno uyumamış, bizi beklemiş, neden? YILDIZINI GÖSTERECEKMİŞ  

Dün okulda bütün yemeklerini yediği için yıldız kazanmış, onu bana göstermeden uyumak istememiş,

Güzel kızım benim, hayat karnen hep yıldızlı pekiyi’lerle dolar taşar inşallah… Hem eğitim hayatında, hem sosyal hayatında, on numara beş yıldız bir insan olman dileğiyle...

2 Kasım 2013 Cumartesi

Halloween kızı Zeynep

Cuma günü okulda Halloween partisi vardı, kuzuları kostümle yollamamızı rica etmişler...

İnternet annesi Cucu, hemen girdi internete, Kostümcüm sitesini keşfetti, hem de çok uygun fiyatlarla... 1 günde de geldi elimize kostüm, pırıl pırıl, kutusunda...

1-2 yaş için 80-86
3-4 yaş için 92-98 yazıyordu
Ben de 90cm boyundaki kuzu için 3-4 yaş olanı söyledim, kırmızı başlıklı Zeyno biraz köylü kızıZeyno gibi oldu ama yine de çok tatlıydı bence... Kendisi de çok sevdi bu kıyafeti, aynada kendine bakmaya doyamadı...
Tabi partiden sonra elbise eve leş gibi geldi...

Bu kıyafet bize birkaç yıl Halloween kutlatır :)))