31 Ağustos 2013 Cumartesi

mini mini bir kız çocuğu, tam 2 yaşını doldurdu :)

Zeyno’nun 2. Yaş günü bu sene şansımıza uzun bayram tatilinin hemen arkasına denk geldi. Perker’ler (yani Alper ve Berker) Amerika’ya gitmeden önce, hep beraber kutlayabildik.

Mekan arayışımız oldukça uzun sürdü, bir müşteri toplantısı sonrası tesadüfen görüp aklıma yazdığım Astoria’nın içindeki The Play Barn, gördüğüm anda vurulduğum bir yer oldu, işletmecisi Filiz hanım dünya tatlısı, çok ama çok uyumlu biri… Ne istesek kabul etti, çok makul bir fiyata evet dedi ve biz de gönlümüze göre doğumgünümüzü, neredeyse tüm sevdiklerimizin katılımı ile gerçekleştirebildik...

Zeyno’nun 2. Yaş doğumgününe katılan, bizi hediyeleri ile şımartan, sevgili ailemize, can dostlarımıza, muhteşem arkadaşlarımıza çok ama çok teşekkür ediyoruz, iyi ki varsınız…

Ve tabi, benim dünyalar güzeli prenses kızım, sen de iyi varsın, iyi ki doğmuşsun, iyi ki bizim canımız, balımız, tatlımız olmuşsun…

Zeyno'nun kıyafetini 1 ay önce Koton kids'den almıştım, ben üzerimdeki bluzu ise tesadüf eseri 1 gün önce buldum, ama tam aynı renk ve benzer model olduk :)

Mekanın girişinde, holgeldiniz mesajımız karşıladı misafirlerimizi...


 Amerika'nın doğusunda ve batısında iki ayrı çerçevede bu resim duruyor şimdi :) (sevgili Berker'in yurt odasında ve sevgili Alper'in evinde) :)


Sevgili güzel Eroğlu ailesi, iyi ki geldiniz günümüzü şenlendirdiniz...
Sevgili Yadigar teyzecim ve Derya, artık ailemiz gibisiniz...


Zeyno'nun kreş kankası gün boyu yanından bir an olsun ayrılmadı... Sevgili komşularımız iyi ki varsınız...


Sevgili Kanmaz ailesi Hollywood film setinden çıkıp aramıza katıldılar :)))
Sevgili Göletler, henüz minik Derin Mavi'yi kucaklarına almadan önce, 10 çocuklu doğumgünü nasıl yapılır provasından başarı ile geçtiler :)


Sevgili mesai arkadaşlarım ve güzel eşleri, tamamı çocuksuzlar grubu :) bu kıymetli cumartesinizi bir çocuk doğumgününde harcadığınız için en içten teşekkürler size :)



Sevgili Elif ve Şahe, Bodrum'da plajda yatıp, bugün için enerji toplayıp geldiler, iyi ki de geldiler :)
Sevgili Güneş ve Mehmet, Amerika günlerinden sonra kültür şoku yaşamış olabilirler, iyi ki geldiniz :)



Sevgili Yalım ailesi, bizi hiçbir özel günümüzde yanlız bırakmadılar... Şimdi minik Yalım'ın doğumu için birlikte gün sayacağız...
ve sevgili Fulya, can dost, her anımda yanımda... iyi ki varsın...

Sevgili dostlar Yamanlar, kızımın beşik kertmesi, blogunda doğumgünümüz için yazdıklarıyla beni ağlatan insan dudu teyze... iyi ki 12 yıl önce, şuanda hiçbir işime yaramayan o italyanca sınıfına kaydolmuşum, iyi ki gelip senin yanına oturmuşum dudu teyze :)

Sevgili Elif ve Mustafa, ve dünyalar güzeli oğulları, oğlumuz Ali,,, iki kızdan sonra (Eda ve Zeyno) ailemizin erkeki,  tek dişli canavarımız (yazının yayım tarihi itibari ile 2 dişli canavar oldu kendisi)  :)


İşimiz dolaylı ama ilişkimiz direkt insan, sevgili dost Derya, en süper hediye yine senden, gerçekten :)

Sevgili Ece ve Metin ve yemelik insanoğlu Bora, şu ev taşıma telaşınız içinde, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz...

Bu fotoğrafta 2 aile ve toplam 9 kişi var desem :) İlker-Cansu-Zeynep-Sarp-Göker-Fatma-Gülçin-Alıcı-Gökçe :) hahahaha :) bu doğumgünü yorgunluğunun hemen ertesi günü, bizi bahçelerinde ağırlayıp, tüm yorgunluğumuz attıran, tescilli-onaylanmış tatil arkadaşlarımız, iyi ki varsınız :)



Sevgili Yağcı ailesi ve kızımın korkulu rüyası Boraaaaaa, her zaman yanımızdasınız :)

Doğumgünüm en kıymetli misafiri, sevgili Nil (sonradan değişen adıyla Ayda Nil) ve biricik annesi can dost Özge... Nil bu sene antrenman yaptı, seneye ortalığı kesin dağıtacak :)

Kızımın 2 numaralı aşkı Berk bey ve sevgili ailesi, güzel Ünlü'ler, iyi ki geldiniz :)

Sevgili Gamze'm, sürpriz gelişi ile bizi sevindiren, maratoncular ve lunch grubunun değişmez oyuncusu, iyi ki varsın :)


sert erkek Berk bey, kızıma tokadı gösterdi, ama kızım onu öpücüklere boğdu :)

Pepeli pastayı gören Zeyno deliye döndü, geçen sene 1. yaş doğumgünü pastasına ayağını daldırmıştı, bu sene de pastanın tüm üstünü tek tek elledi :)


Ailece verebildiğimiz en düzgüne yakın poz... (diğerlerinde Zeyno'nun  ne halde olduğunu görmek istemezsiniz) :)






Parti mekanımız çok ama çok güzel süslenmişti, tüm sevdiklerimiz mekanı daha da güzelleştirdi, Filiz hanım ve yardımcıları en güzel yemekleri hazırladı, eeee tabi sağolsun Nurcan annem de dayanamayıp, ortaya birkaç çeşit attırdı... herkesin emeğine sağlık :)

Evde tam bir panayır oldu, Zeyno paketler arasında kayboldu... her biri çok ama çok kıymetli hediyeler arasında skycar favori ötesi oldu :)



 







Kreş maceramız başladııı.......

Kreşi çok ama çok aradık, gezmediğimiz yer kalmadı neredeyse, Etiler-Levent hattında…. Ama sonra Tarabya’da yeşillikler içinde, bahçesi kocaman olanına karar verdik…

Sağolsun Nihal eğitim sektörünün içinde olduğu için, Apo’nun da pazarlık gücü dillere destan olduğu için, içimize en sinen kreşe gönderebiliyoruz kuzuları… Hem de Ağustos’un son 2 haftası deneme seansı ile… 9 Eylül’de asıl macera başlayacak, ama bu 2 hafta da çok ama çok güzel geçti şimdiden…

Öğretmenleri 2 hafta boyunca birebir ilgilendiriler kuzular ile, diğer çocuklar hem yaşça onlardan büyük olduğu için hem de bizimkiler henüz ortamı tanımadıkları için diğer çocuklar ile istemedikleri sürece bir araya gelmediler. Beren ve Zeyno bazen bir odada, bazen ise ayrı ayrı odalarda takıldılar… İlk hafta yarım gün gittiler, ikinci hafta uyku denemesi yaptılar… Uyurken ayrı odalarda tek başlarına uyudular, başlarında öğretmenleri onlar uyanana kadar bekledi… Tuba öğretmene aşık oldu Zeyno, Nurcan öğretmen ise, boya yaptırdığı için kısa sürede gönlünü keşfetti… Şimdiden evde 3 tane sanat eserimiz var, Zeyno’nun minik elleri ile boyayarak yaptığı :)

2 yaş çocuğu kreşe verilir mi verilmez mi, bunlar daha küçük mü değil mi, adapte olurlar mı olmazlar mı derken, deneyelim görelim dedik… Yaşanmadan bilinmez… Bakalım şimdilik maceramız başlıyor… Bizim kreşe devam durumumuz, Zeyno’nun epilepsi tedavisine başlayıp başlamamaya karar verdikten sonra şekillenecek… malum kreş demek hastalık demek, dolayısıyla eğer ilaca başlamayacak olursa, kreşe veda edeceğiz, çünkü Zeyno’yu her türlü hastalıktan korumak bizim en önemli görevimiz olacak (ki 2-3 yaş ateşli havalelerin top yaptığı seneymiş), ama eğer ilaca başlayacak olursa, nasıl olsa havale nöbetleri ilaçla önleneceği için, Zeyno’yu kreşe göndermeye devam edebileceğiz…. Bakalım bu ara yaşa ve gör şeklinde yaşıyoruz :)


bazen anneler geldi kreşe ve bırakılmadı, bazen de babalar :)



bahçede trene biniyorlar, suyun içinde hayvanları yüzdürüyorlar...


okulun en güzel odası jimnastik odası, normal de burayı hergün her yaş grubu 1 saat kullanıyormuş, bizimkiler bu 2 haftanın çoğunu bu odada, top havuzunun içinde geçirdiler...




annenin çalışma ofisi :)



davula vur, güm güm güm...


paylaşmayı da öğrendiler... bir Beroş yiyor, bir Zeynoo

ekteki poz kreşteki ilk günden; kreşe vardığımızda diğer çocuklar kahvaltı ediyorlardı, menü de reçelli ekmek vardı... "aaaa çocuklar" diyen Zeyno'da geçti oturdu baş köşeye,,, diğerleri "bebek bebek" deyince, "büyüdümmmm" diye bağırdı onlara, sonrada kendini ve büyüdüğünü kanıtlamak istercesine, "bende yemek" dedi, aldı eline reçelli ekmeği... tabi beceremedi hepsini yemeği, ama şov olsun diye, iki ısırdı, "doydum" dedi :)






27 Ağustos 2013 Salı

aşkların en güzeli sensin Perker....

Zeyno'nun en büyük aşkı Perker.
Perker ne mi? Perker, Alper ve Berker amcaların ortak ve genel adı... Zeyno, ikisinin de sevgilisi, eee tabi onlarda Zeyno'nun...

Geçen yaz Amerika'da okuyan amcamız Alper geldiğinde daha Zeyno, babaaa-dedeee kelimelerinden başka bir dağarcığa sahip değildi, o yüzden pek birşey anlamadan geri dönmüştü Alper Amerika'ya... ama bu yaz aralarında büyük bir aşk başladı :)

Bir amcamızı Boston'a, diğerini Standford'a göndermeden önce, son günlerimizi hep birlikte geçirdik... Zeyno, onları çok ama çok özleyecek...

Perker'ler gidince boşalan ev, şimdi çok sessiz... Zeyno ilk gece, Berker'in "büyük" yatağında uyudu... tüm gün Alper'in gitar ile oynadı... .. eee koca evin tek sahibi, Zeyno kaldı... :)


yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz...

bu videoyu dinleyince siz duyamayacaksınız, ama aslında yer İstinye Park D&R mağazası, annesi ve Zeyno'nun artık bir klasik haline gelen kitapçı ziyareti, arka fonda birden bire Gülşen'in yatcaz kalkcaz şarkısı başladı ve bunu duyan Zeyno'nun neşesi :)))

veee bir de o güzel ağzından son günlerin favori sorusu "anneeeee nerdesin?"


Eskilerden...

günlerden bir pazar sabahı, evde uyuyan babayı biraz rahat bırakıp, ana-kız sitemizin parkında aldık soluğu, ama bu sefer sallamak için değil, sallandırmak için, eee ne de olsa Zeyno "büyüdü"...



 

Ayakkabı çöplüğü :)


Zeyno  bütün yazı, Beyza teyzesinin hediyesi bu yeşil crocs'lar ile geçirdi... Plastik, çin mali bir ayakkabı nasıl çocukların bu kadar favorisi oluyor, bu çocuklar bu terlikleri niye bu kadar çok seviyor gerçekten anlamıyorum... Bir kere plastik, ayağı terletiyor, her ne kadar delikli ve havadar olsa da, ayaklar kokuyor (ama Zeyno'nun ayağı bile mis gibi kokuyor) :)))

Zeyno "yeşil yeşil" diyor, başka bir şey demiyor, bir de öğrenmiş "acıdı" diyor başka bir ayakkabı giydirmeye çalışınca, tatlı yalancı :)

Eeee hal böyle olunca, 2 aydır ayağa giyilmeyen, zaten son demlerini yaşayan 21 numara spor ayakkabılar ömrünü tamamladı, Ali ve Nil bebeğe gitmek üzere paketlendi (tabi önce güzelce bir yıkandı, balkonu olmayan evimizde kurumak üzere klimanın üzerindeki yerlerini aldı)



Kendime not:  Adidas ve sketchers'ın 21 numarası; new balance'ın 22,5 numarasına denk geliyor. Dün ayakkabıları yıkarken, alt kalıplarını çıkarıp ölçtüm, birebir aynılar... Özellikle internetteen veya Amerika'dan ayakkabı getirtecek annelere duyurulur :)

Bol fotoğraflı tatilimiz…


Tatil her ne kadar hiç beklenmeyen bir havale nöbeti ile başlayıp, ne yazık ki ateşi yükseldiği için biraz beklenen bir havale nöbeti ile sonlansa da çok güzel dolu dolu bir tatil yaşadı Zeyno… Sabah gözünü denize açtı, bol bol oksijenden faydalandı, denizin dalgalı olduğu günler, bebeklik yaptı, balkonda içine artık sığamadığı havuzu doldurttup yattı. Apartmanın sevgilisi oldu, herkesle komşuluk yaptı... Leyla'yı kovdu, Sedat'tan korktu, Maviş'in kankası, böcek teyzesinin- Yaşar dedesinin sevgilisi oldu... Her gittiği evde baş tacı edildi, eee tabi haliyle şımardı J

Anneden babadan yüz bulamayınca, anneanne dedeye koştu… Her istediğini yaptırmanın bir yolunu buldu…

Sabahları geç uyandı, ama akşamları günün yorgunluğuna dayanamadı, erken saatlerde bayıldı… Biz gelene kadar anneanneye yaptığı tüm “birlikte” uyuma nazları (odaya girdiği anda, büyük yatağı gösterip, birlikteeee diye ağlamaya başlıyordu), annenin gelip Ferber yöntemine harcadığı emeklerin çöpe gitmesine geçirdiği sinir krizi ile hemen sonlandırıldı, Zeyno tekrar birkaç günlük ağlayarak uyuma nöbetinden sonra uyku konusunda yoluna girdi, “büyüdüm ben” sloganıyla, “kendi kendine” “ büyük yatakta” uyudu… (tırnak içine alınanlar, Zeyno’nun kelimeleri) J

Havaların sıcağından çok iştahsızdı, eee tabi bir de anneanne, her gün annenin zoruyla yapılan bir sebze yemeğinin yanına ayrıca Zeyno’nun favorisi pilav veya makarna yaptığı için, Zeyno anneden kaçıp, anneannesine sığındı,  “pakarna” yı yedi oturdu… J

Bu yazın en güzel alışkanlığı “ayyan ayyan” oldu, ama Sütaş olmazsa içmiyor hanım J Bir de Sek naneli, onun da adı “ değişik ayyan”  J Bence Sütaş reklamlarında kesinlikle Zeyno’yu oynatmalı, hem içiyor, aynı anda popoyu çalkalıyor benim kızım J

Bol fotoğraflarla süslü tatil fotoramanımız ektedir… Devamı Ekim’de Kurban  bayramınaaaaa J

Denizin dalgalı olduğu günler,artık içine sığamadığı havuzunda... tabi bebeği Aliş'de onunla :)

Sevgili böcek teyzesi ve Yaşar dedesi :)

hergün lego oynamaca... biz mi ona öğretiyoruz, o mu bize öğretiyor belli değil. Ama Zeyno, 2-5 yaş arası Lego serisinin her birine bayılıyor...



Tatilde babasına doydu kuzu... 7*24 birlikte olmak gerçekten çok güzel bir duyguydu...


anneannesinin balı, dedesinin tatlısı :)
En tatlısı dedenin göbeğinde kitap okumak (doktor babama kilo verin demiş, ama Zeyno'nun yastığı rolü sebebiyle kilo veremezmiş) :)
Mavi-beyaz elbise, bayramlığı, eee tabi bu da bir bayram sabahı :)


 bu yazın en hatırlanacak anları...
1) erkek çocuğu gibi değil mi? 1 ay daha büyüdü, ama o saçlara toka hala takılamıyor :(
2) sahilin hemen başındaki muslukta yıkanmaca (allah'tan arkadan birileri geliyor da musluğu vermek zorunda kalıyor, yoksa saatlerce kalabilir onun altında)
3) baba-kız sahil sefası
4) günümüzün yarısı, şu alt fotoğrafta görülen deveyi ve eşşeği kovalamakla geçti :)



ve tatilin sondan önceki günü, aklımıza hiç 3 kişi fotoğraf çektirmediğimiz geldi :)








Zeyno'nun en güzel tatil videolarından biri... bu videodan tam 4 saat sonra havale geçirdi kuzu... Ya hiç şu videoya bakan biri, bu çocuk bugün 4 tane köpek dişi patlatacak, ve o yüzden ateşlenip, havale geçirecek
der mi? :(

 



Nerelerdeyiz…


Tatilden döneli bir hayli oldu, ama sanki vukuatsızmışız gibi tatilin son günü Zeyno hanım 4 tane köpek dişini aynı anda patlatmaya karar verince, yeni bir havale nöbeti geçirdi, 48 saat boyunca 39 derecenin üzerinde ateşi seyretti. O valizi nasıl kapattık, o uçağa nasıl bindik, İstanbul'a hastaneye nasıl yetiştik bilemedik... Alanya tatilimizin başına ve sonuna Zeyno'nun havale nöbetleri damgasını vurmuş oldu :(

Köpek dişlerini patlattık, ishali sonlandırdık, normal hayatımıza döndük, ancak bu seferde Perker’lerin (Alper ve Berker amcanin birlikte genel adı) Amerika’ya gidecek olmaları sebebiyle son haftamızı babaannede geçirdik.

Buarada 2 ayrı çocuk nörologu ziyaret ettik, 1 başarısız EEG çekimi + 2 ayrı başarısız EEG denemesi yaşadık. 

Herşeye rağmen araya muhteşem  bir 2. Yaş doğumgünü sığdırdık.  

Ben başarısız bir sınav atlattım :( 

aaaa ve bir de en önemlisi sonunda kreşe başladık J

Allah’ım ne çok şey olmuş hayatımızda, her şeyi uzun uzun yazmak lazım…


19 Ağustos 2013 Pazartesi

ilk cümlemiz, ayağıma kabuk geldi :)


 Bir yaşında ilk seslerini, ilk baba deyişini, kimse anlamasa da bana anni deyişini  duyuyorduk, sesler, kelimelere döndü, kelimeler çığlıklara, istediğin şey olmayınca zırvalamalara, lütfeeeennnn diye yalvarmalara  :) ve sonra 2 kelimeler yan yana gelmeye başladı. Şanslı yine baba oldu, önce ona “baba, hoş geldin!” demeye başladın :) ve dün ilk cümleyi duyduk senin ağzından “ayağıma kabuk geldi!”, kızım seninle işimiz var, temizlik kraliçesi, süslü kokona, kimden öğreniyorsun böyle şeyleri inan bilmiyorum ;) ayağıma kabuk geldi ne demek ya, ayağına 2 tane kum tanesi gelse ne olur yani  ;) seninle işimiz çooooook ;)

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Konuşan Zeynoooo

Resmen çenesi düşmüş Zeyno'nun görmeyeli, resmen sohbet kıvamına gelmiş, artık dinliyor, dinlediğini anlıyor ve kendi anladığınca cevaplar veriyor... Kullandığı bazı güzel kelimeler de bozulmuş buarada, herhalde bu yeni kullanımları daha güzel geldi kuzuya...

Hayatımıza bir olumsuzluk eki girmiş ki sormayın, sürekli bir yapamam durumu, sanırım iki yaş bunalımı sendromlarından :)

Gelemem
Yapamam
Yiyemem veya yememmmm
Atamam
Tutamam
Düşemem (dedi geçen gün mesela sırf olumsuz olsun da nasıl olursa olsun)  :)))


İkili sohbetlere de başlamış

Annesi: Zeyno seni ne ısırdı
Zeyno: böcek
Annesi: sen ne yaptın?
Zeyno: vurdummmmm
Annesi: eeeee ne oldu?
Zeyno: öldüüüüü :)))) (yalan tabi pat pat diye elleriyle vurmaca oyunu bulmuşlar sinek ısıran yerlere vuruyorlar, böcek ısırığı geçsin diye) ( o kadar ilaç sıkıyoruz yine de bazı yerlerini ısırıyor sinekler) :((


Annesi ve Zeyno denizde deve görmüşler

Anneannesi: zeyno ne gördün sen?
Zeyno: deveeee
Anneannesi: kaç tane deve?
Zeyno: üçççç (aslında iki ama bu çocuk niyeyse iki diyemiyor, bir, üç, dört, beş var, iki kayıp) :)
Anneannesi: aaaaa ne yapıyordu deve?
Zeyno: süt iç ( yavru deve annesini emip duruyordu ben de süt içiyor demiştim sahilde)
Anneannesi: aaaa ne güzel sen de içer misin? ( fırsat bu fırsat diyen anneannesi şansını deniyor)
Zeyno: içememmmmmm ;))))))

Zeyno ve yazlık kankası Defne :)

Çalışan anneler Cansu ve Burcu, kuzularını anneannelerine bırakıp çalışmaya gitmişler,,, Caca ve Tütü, 50'sinden sonra kuzucuklarla günler günler geçirmişler ;)))

Caca meyveleri şapur şapur yiyen Defne'ye imrenmiş, Tütü bülbül gibi şakıyan çenesi düşük Zeyno'ya :)))

Defne ve Zeyno'nun arasına kış aylarında 450km yol giriyor, keşke ikisi de aynı şehirde olsaydı, anneleri gibi iki yakın arkadaş olarak büyüyebilselerdi, ama belli oldu ki çok güzel yazlık arkadaşı olacaklar, bu sene akılları ermiyor daha ama seneye yazlığa geldimi Defne krizleri başlar bizim kuzunun :)))


Tatildeyiz...


Ramazan bayramını da fırsat bilip, 2,5 gün izni de birleştirip, kendimizi Akdenizin masmavi sularına atmaya geldik...

Biraz sere serpe yatalım, bol bol kitaplar okuyalım, Zeynoş'la denize doyalım, döneceğiz...

Bizi izlemeye devam edin :))