26 Aralık 2013 Perşembe

Ateşli piliç iş başında

Analı kızlı hastayız yine... Zeynomu bana satıyor ben mi ona bilmiyorum, ama birimiz hastalanıyor ve anında diğerimiz de kötü oluyor. Pazartesi günü okuldan yarım günde geldi Zeyno, öğretmeni aradı ateşi yükselecek gibi dedi, gönderin eve dedim, akşam burun buruna yattık tabi ki ( bir an olsun ayrılmadı yanımdan), salı günü bende kötü oldum... 3 gündür Zeyno'da 6 saatte bir defa ateş yükseliyor, 38-39 derece oluyor ateş, ben ise felaket gribim,ateşim 37-38 civarında seyrediyor, salı ve çarşamba günü gittim işe ama bugün yıkıldım artık, iyileşmiyorum hatta kötülüyorum... Bugün babaanne teslim aldı artık Zeyno'yu, ben evde kendi kendimi iyileştirmeye çalışıyorum, Zeyno ve İlker babaannede kalıyor...

Dün gece saat 4 civarı 39'un üzerinde ateş ile yine cayır cayırdı kuzu... Daha önce 3/4 ölçek ibufen'i verdiğimizde ateşi 10 dakikada düşen kuzu şimdi 40 dakikadan önce kendine gelemiyor, neyse ki bugün itibari ile 36 saati tamamladık, havale riskini azalttık, İnşallah biran önce iyi oluruz analı kızlı...


Tütüüüüüü


Haftasonu aldım bu eteği Zeyno'ya, H&M'den tiril tiril rengarenk bir tütü... Zeyno bayıldı eteğine, popoyu salla deyince, önce eteği giyiyor sonra popoyu sallıyor...

Babaanneye giderken illa giymek istedi tütüyü, aslında bu poz çekilirken 38 derece ateşli kuzu :( ama yine de eteği giymeden çıkmadı dışarı :)) babaanneye giderken yolda uyuya kaldı, gösteremedi tütüsünü Nurnur'a....



22 Aralık 2013 Pazar

Yeni yıl hediyeleri...


Bu sene yılbaşında bür kural koyduk, sadece ufaklara hediye alıyoruz.., büyükler artık devre dışı kaldı... Biz da artık daha da geç kalmayalım dedik, bu haftasonu bu işi hallettik... 

Aslında benim amacım Zeyno'ya arkadaş hediyelerini kendi seçtirmekti, ama Zeyno kendine oyuncak bakmaktan tabi ki kimseye birşey seçemedi :)))

Hergün biraz daha büyüyen Eda aşkı...



Cuma günü Adana'dan gecenin bir körü dönünce, gidemedik babaanneye Zeyno'yu almaya, cumartesi sabah kavuştuk... Daha kalkar kalkmaz Eda pazarlığı başlamış evde...  Ece'lerin de işi olmayınca buluştuk yeni mekanımız Zorlu Avm'de...  Önce Jamies' italian'ı denedik... Ne zamandır aklımızdaydı... Mekan sıradan, menü az ama öz ve herşey lezzetli, ama servis yavaş hem de çok yavaş... Söylediğimiz birşeyi en az 3 kez daha söylememiz gerekti gelmesi için... Eda ve Zeyno dondurma savaşı yaptılar... Kim daha çok yiyecek savaşı... Sonra çıktık ve Lego'nun kısa bir süre için kurduğu oyun alanına gittik, pek birşey yoktu ama kuzular çok eğlendi... İlker, hem Eda'ya hem Zeyno'ya baktı, biz de tabi biraz alış veriş yaptık :)

Eda ve Zeyno yine birbirine doyamadı... Birbirlerine sarıla sarıla ayrıldı... Seni çok seviyorumlar, sen benim en iyi arkadaşımsınlar, iyi ki varsınlar, seni herşeyden çok seviyorumlar havada uçuştu :)))

Umarım hayat boyu hep böyle en iyi arkadaş olursunuz siz :)))

21 Aralık 2013 Cumartesi

Adana günlüğü




Hızlı bir Adana günü oldu, sabah 04:45'de güne uyandığım ( ve aslında gecesinde saat 01:00'de uyumuş olduğum) koştur koştur havaalanının yolunu tuttuğum, 6:30 uçağının ne zaman kalkıp ne zaman indiğini bile hatırlamadan uyumaya devam ettiğim günüm saat 8 sularında Adana'ya indiğimde parlayan güneşle gösterdi kendini ve ne kadar güzel bir gün olacağını...

İlker yıllardır Adana'ya fabrikaya gider, ben yıllardır şehir şehir gezerim, ilk defa İlker'le iş amaçlı aynı anda aynı şehirde olduk... Önce otelde buluştuk, garip geldi kocamla şehir dışında buluşmak :)) İlkeri otelde tanımayan yok, artık otelin demirbaşı olmuş sanki :)) Adana'nın en güzel iki yapıtı Taşköprü ve Merkez camii en güzel Hilton roof'tan görünüyormuş zaten... 5 dakika içinde 2 önemli yapıtı görmüş oldum... 

Sonra işlerimize gittik... Öğlen dayanamadık, ekiple kendimizi muhteşem Elem'e attık, Adana'ya gelip, Elem'de sucuklu humus yemeden dönen varsa,bir daha gitsin bence:)) yenebilecek en ağır öğle yemeğini yiyip, çalışmaya geri döndük ve akşam yine buluştuk...Emin ve eşi Zuhal eşlik ettiler bize, 3 saat içinde hem güzel bir yemek yedik hem de hızlı bir Adana turu attık... 

Adana gerçekten sandığımdan çok daha gelişmiş bir şehirmiş, İstanbul'da olan neredeyse her marka, her cafe var... 

Park Zirve Onbaşılar kebapçısı da güzeldi elbet ama Elem'in tadını ve o muhteşem sucuklu humusu kolay kolay unutamayacağım...












16 Aralık 2013 Pazartesi

Haftanın etkinlikleri


Bu hafta okulda 1 değil 2 gezi var, çarşamba günü kendi hazırladıkları yılbaşı kartlarını göndermek üzere Tarabya'da postaneye gideceklermiş :))

Cuma günü de TİM'de oynanan sihirli oyuncaklar müzikaline...

Zeynoş daha önce 1 kere tiyatroya gitti, çok istiyorum onu bu yıl bol bol kültürel etkinliklere götürmeyi, ancak pek çok etkinlik +3 yaş itibari ile çocuk kabul ediyor, tiyatrolar ise genelde öğlen 1 de başlıyor ve o da Zeynonun uyku saatine denk geliyor, bazı oyunlar saat 1 ve 3 de oluyor, 3'e yetişme şansımız olabilir aslında ama Zeynoş genelde 1:30 gibi ancak uyuyor, uyanması 3:30 oluyor, o yüzden gidemiyoruz:(

Eyyyy tiyatrolar bizi de düşünün, tüm çocuklar erken uyanır, şöyle saat 10-10:30 gibi oyun koysanıza, biz de gelelim...





Yeni yıl istekleri

Bugün okulda yeni yıl için istedikleri 3 şeyi sormuşlar, Zeynoş 3 şey söylememiş, 2 şey istemiş

1) bebek
2) çok güzel yemekler :))

Evet evet, benim yemek yediremediğim kızım yeni yıl hediyesi çok güzel yemekler dilemiş, acaba bana bir mesaj mı yolluyor, annem daha güzel yemekler yapar inşallah felan diye, ne yapsam acaba yeni yılda iyi bir şef mi tutsam yemekleri yapması için, acaba çocuk benim yemeklerimi beğenmiyor da ondan mı yemiyor :))) bak Nurnur yapıyor yiyor :)) haftasonu biz Ankaradaydık, sabah uyanmış Nurnur'dan omlet istemiş, hem de 2 yumurtalı, sonra da yemiş :)) bı çocuğun derdi kesin benimle :)))


13 Aralık 2013 Cuma

Köfte yapan o tombiş elleri yerim ben

Zeynoşun en sevdiği şey köfte... Ama anneanne köftesi olacak... Aynı malzemelerle ben yapıyorum olmuyor, yok illa anneanne köftesi olacak...

Günlerden bir pazar, anneanne ile Zeynoş mutfakta, önce yoğurdular köfteleri, sonra şekil verdiler, fırından çıkana kadar başında beklediler, afiyetle yediler...





Foto delisi

Pek seviyor fotoğraf çektirmeyi, her kadın gibi :))) kameraya poz ver deyince, bakıyor, gülüyor, sonra da mutlaka nasıl çıkmışım diye bakıyor...

Bu pozları da arkadaşları mickey mouse ve caiolu ile birlikte verdi :)))


Photo şipşak Zeyno...


Evdeki teknolojik aletlerden oldukça uzak tutmaya çalışıyoruz ama ipad'i heba ettik kendisine... Yeni aldığım foto makinesinden uzak dursun diye elimizden geleni yapıyoruz... 

Şimdilik bu photo şipşak makineyi pek sevdi, bakalım inşallah bir süre idare eder onu :)


Bir demet poz


Kamerada kalan pozlardan bir demet...

Kocaman maşallah ona...


İlk formamız...

Okulumuzdan bir not geldi, okul eşortmanı almamız gerekiyormuş, pazartesi ve cuma günleri okula eşortman ile gelmeleri gerekiyormuş...

Zeynoş ve ilk forması hayırlı uğurlu olsun...


Dedesinin balı

Dedeli torunlu pek bir iyi anlaşıyorlar... Aralarından su sızmıyor birlikteyken... Zaten önümüzde bir pepenin dedesi örneği olduğu için dedeler herkesten bir sıfır önde başladı...

Bir istanbul seyahati, dedeli torunlu kucak kucağa geçti yine...


9 Aralık 2013 Pazartesi

Sezen Aksu uyuyor :)

Yine ateşli piliç iş başında... :((

Pazar günü nasıl da keyifli başlamıştı, güzel bir kahvaltının ardından, ailece spora gitmiştik, baba- kız havuza girmişti, bende koşu bandının üstünde biraz ter atmıştım... öğleden sonra Duygu'lar geliyoruz diye aradı, saat 6 sularında durdukyere Zeynoş'un ateşi fırladı, hemen arkasından da burnu akmaya başladı... Koruyamadık kuzuyu yine :(((

Duygu'ları yolcu ettik, Zeyno hemen bayıldı (ateş düşürünücün etkisi ile) , sabaha kadar sürekli uyanarak uyudu, tabi biz sürekli tetikte :(

Sabah 5 sularında ateş 38.3 olunca korktuk, verdik ibufen'i, aldık yanımıza yatırdık... İlacı içirirken uyandı, biraz mızlandı, sonra uyumaya devam etti, sonra birden bire kalktı ve ağzında çıkan ilk söz:

"Baba, Sezen Aksu şimdi şinanay söyleyemez, çünkü uyuyor.... " 

Ve sonra yatıp, uyumaya devam etti :)))

Bu uykusuz halimizle bile gün boyu hatırlayıp güldük :))) 


Deli bu çocuk yaaaa, anası babası gibi zır deli :)))

1 Aralık 2013 Pazar

Ruh hali notları...

Bu sefer Amsterdam'da oluş sebebim çok başka... Eğitimi almaya değil, vermeye geldim, üstüne üstlük bildiğim konu vergi ile ilgili değil, tamamen soft skill yani kişisel gelişim üzerine 4 günlük bir eğitim... Benim için çok farklı bir tecrübe olacağı kesin... Yokluğumda kuzu önce babasına, sonra Nurnur'a emanet..

Ben nasıl mıyım? 
Biraz karışık, biraz solgun, biraz yorgun... 
Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde, tavan yapan tiroidim, hem kilomu hem sinirimi zıplatmış durumda...
yüzümde çıkan lekeler, saç dökülmesi de cabası... 
Birden bire alevleniyorun, sonra sönüyorum, bütün gece niye öyle yaptım diye huzursuz kendimi sorgulayarak geçiyor, 
sabah dinlenmeden uyanmış oluyorum yorgun-argın yeni bir güne başlamanın telaşıyla, 
sonuç olarak dinlenmemiş bedenim ve ruhum, en küçük aksiliklere bile aşırı tepki veriyor ve aynı döngüyü yine yaşıyorum...

Yani pek iyi bir dönemde değilim ne yazık ki... Dehan bey ilacın dozunu artırmıştı, yetmedi biraz daha artırdı... Bakalım bu kalp çarpıntıları, bu aşırı iştah, bu sinir-stres-asabiyet ne zaman bir son bulacak? İnşallah çabuk olur, şu halimi hiç ama hiç sevmiyorum :(








Veli toplantısı notları

G29 kasım cuma günü ilk veli toplantımıza gittik...evet evet 27 aylık kızımızın ilk veli toplantısıydı... Oturduk küçücük sandalyeye, Esra ve Lyna bize, bizim bilmediğimiz kızımızı anlattılar...

Zeyno inatçıymış ( buna hiç şaşırmadım, bir koç annesi var, üstelik kendisi de bir aslan) 
İstemediği birşeyi asla yaptıramıyorlarmış ( hiç şaşırmadım)
Parça et yemiyormuş ( eşşek sıpası, şu iştah problemi adamı deli ediyor)
Okula ilk geldiğinde hiç meyve de yemiyormuş, şimdi yine sevmiyormuş, ama en azından yarısını yiyormuş ( buna da şükür)
Yemeklerini kendisi yemek istiyormuş ;)
Ayakkabılarını kendisi giyiyormuş ;)
Öğlenleri emziksiz uyuyormuş, omulda emziği hiç sormuyormuş bile ( garezi bana bu çocuğun)
Günde bir kaç kez çişini veya kakasını tuvalete yapıyormuş ;)
Sınıfın en çenesi düşük çocuğuymuş ( buna hiç şaşırmadım, çünkü biran bile susmadan konuşuyor)
Dile çok yatkınmış, ingilizce kelimeleri çok hızlı öğreniyormuş. Miss Lyna'nın tüm komutlarını ilk anlayanlardan biri oluyormuş, bir de diğerlerine anlatıyormuş ( adam olmuş, sınıf sözcülüğü yapıyor) 
(okulda bir gün boyunca neler yaptıklarını anlattılar, tüm gün eğitim ingilizce, eğer herhangi bir sorunları olursa, Esra onlarla Türkçe konuşuyormuş, biz buna göre çok az ingilizce öğrenmiş olduğunu söyledik, bu sene amaç ingilizce anlamalarını sağlamakmış, seneye konuşacaklarmış,Zeyno sınıfta ingilizce komutları en iyi anlayanlardan biriymiş) ( 8 kişilik sınıfın 4'ü yabancı üstelik)

Çok hisli bir çocukmuş, başka birine birşey olduğunda, hemen yanına gidiyormuş, o anda Esra veya Lyna görmediyse, onların yanına gidip, Justin düştü gel felan diyormuş...

Beren'le eskiden çok ayrı takılıyorlarmış, son 2 haftadır yapışık ikiz gibi dolaşmaya başlamışlar, birbirlerini koruyorlarmış, başka birinin Beren'den aldığı bebeği, horoz Zeyno gidip alıp, Beren'e geri veriyormuş :)

En sevdiği şey kitapmış ( gün boyu elinden kitap düşmüyormuş, neyle oynarsa oynasın, elinde bir kitap tutuyormuş)
Bir de bebeklerle oynamayı çok seviyormuş, onları sürekli öpüyormuş ( evde kesinlikle oynamıyor)

Hayatta en iyi tanıdığınız varlığı başkasından, bilinmeyen yönleriyle dinlemek bir garip oluyormuş...

Gel gelelim emzik ve bez konusuna... İkisini de bırakmaya hazır değilmiş... Emziği zaten sadece gece alıyor, ama eğer bırakmak konusunda zorlarsanız, başka bir kötü huy edinebilir dediler( mesela parmak emmek), o yüzden zaman tanıyın, kendi kendine bıraksın dedi ( en fazla 3 yaşında kesin bırakır dedi Esra ama ben pek inanamadım buna)

Emzik konusunda ben Amsterdam'dan dönünce şöyle birşey deneyeceğiz, Zeyno'yu akşam yatırmadan önce epey yoracağız, banyo yaptıracağız, pelte gibi olacak, sonra yatağa yatıracağız, emzik kaybolmuş, yok diyeceğiz,,, ağlayacak ( muhtemelen çok ağlayacak) ama uyuyacak, ertesi sabah okula gittiğinde Esra sınıfta Zeyno'yu alkışlatacak, arkadaşlar Zeyno dün gece emziksiz uyudu diyecek...  Bunu 1 hafta yapacağız, Esra ve Lyna seni izliyor, emziksiz uyursan sana yıldız verecekler felan diyeceğiz... Esra bu bıraktırma çabalarımızın gereksiz olduğunu düşünüyor aslında, ama ben rahatsız oluyorum diye bu şekilde deneyebileceğimizi söyledi... Zamanında Ferber yüzünden az ağlaya ağlaya uyutmadım kuzuyu, eğer 4-5 gün ağlayarak uyuyacak ve sonra emziği bırakacaksa, buna dayanabilirim sanırım...

Bez konusunda da aynı şekilde, bezi bırakmak için sabahları kalktığında bezi kuru olması gerekiyor dedi Esra ( bizimki 1 kilo çiş yapıyor)... Onun iki kızı var, ikiside 3 yaşında bezi bırakmış, biraz zaman tanıyın, 4 yaşında hala bez kullanan hiçbir çocuk yok, er yada geç kendi isteğiyle öğrenecek dedi... Ben yılbaşında bu bez işini bitireyim diyordum, ama sanırım olmayacak... Şubatta annemler Zeynoyu 1-2 hafta Kuzuluk'a götürecek, ben ona güveniyorum, annem bu işi orada halleder :)))

Bir de şunu söyledi öğretmenleri, gerçekten haklı dedim... Zeyno sadece 27 aylık, lütfen ondan çok fazla şey yapmasını beklemeyin... Çok akıllı ve herşeyi anlayan bir çocuk ama sadece 27 aylık :)) tüm kötü huyları sizden öğreniyor ( mesela yemek yerken ipad izlemek gibi),  tüm inadı ve şımarıklığı size ( çünkü sizi gerçekten çok az görüyor ve sizi cezalandırıyor), büyüyecek, büyüdükçe anlayacak ve uyumlu olacak, ama bugün kazandırdığınız kötü huyları böyle devam edecek, o yüzden şuanda aç kalması pahasına, kötü huylarından vazgeçin, örneğin kolay yiyor diye 4 köfte vermeyin, onun yerine 2 köfte kadarlık et yesin, veya illa ipad'i açmayın, sofraya birlikte oturun, hep beraber aynı şeyi yiyin, döke saça yesin ama kendisi yesin ve sizinle yesin dedi... Bu gerçekten çok doğru, biz bunu ne yazık ki yapamıyoruz, bizim eve geldiğimiz saatte Zeyno yemeğini yemiş oluyor veya biz kahvaltısını hızlıca etsin diye hemen ipad'i açıveriyoruz çocuğun önüne :(((

Öğretmenleri çok haklı, aslında yapmamız gerekenler çok net ve açık, uygulaması biraz zor ama imkansız değil... Bunu gerçekten deneyeceğim...