17 Nisan 2012 Salı

İyi ki doğdum, gördün mü bak 30 oldum :)

Hayatımda yeni bir döneme giriyorum, artık 20’lere veda zamanıdır.  İyi ki doğdum, gördün mü bak 30 oldum derken, bu güzel yaşımı, özel yaşımı, çok sevdiğim dostlarımla, güzel bir akşam eğlencesi ile kutlamak istedim… ama katılımcı listesindeki 10 çiftin 7’sinin bebeğinin olduğunu fark etmemizle, daveti bir akşam eğlencesinden Pazar brunch’ına taşımaya karar verdik…
2 hafta boyunca araştırdık, çocuklarla birlikte rahat edebileceğimiz, hava iyi olursa dışarıda oturabileceğimiz, kötü olursa içeride sıkılmayacağımız, hem kahvaltısı hem öğle yemeği alternatifleri olan bir yer aradık ve sonunda Suadiye Palma D’oro’da karar kıldık. İyi ki de burada karar kılmışız, çünkü gerçekten 20 kişiyi ve 6 veledi çok güzel bir şekilde ağırladılar. Şansımıza hava da muhteşemdi, çok güzel bir gün geçirdik…
Bu güzel günümde bizi yalnız bırakmayan 20’li yaşlarımın en özel insanlarına çok ama çok teşekkür ediyorum…
Deli Zeyna ve Tosun Efe’nin fotoraman tadındaki maceralarını Dudu teyze çok güzel yazmış direkt oradan çalıyorum :)
İşte Tosun Efe ile Deli Zeyna'nın fotoroman tadında kahvaltı macerasından görüntüler.

Zeyno: Şişşştt Tosun yaaa,  annemler konuşurken duydum, birazdan bize yemek yedireceklermiş. Ben yemiycem, gel anlaşalım sen de yeme. Sonra annem hep seni örnek gösteriyor bana, uyuz oluyorum. Daha da bir yemeyesim geliyor;)
Efe: Nee.. yemek miii.. Olmaz Zeyno, yemem lazım. Daha çok büyüyüp seni daha iyi sarabilmek için yemek yemeliyim, kuvvetli olmalıyım.. Bu arada senin ellerin ne güzelmiş öylee..


Efe: Annem nerede yaww? Benim meyve püresi saatim geldii.. Üff benim yemek yemem lazıııımmm..
Zeyno: Bu denizkızı çok güzel bir oyuncak yaa..Ben yemek yerine bunun saçlarını yesem olmazmı ki acabaa? Bu tosun da oyunbozan çıktı, yine hapur hupur götürecek yemekleri..:(


Efe: Zeynooo, o denizkızını bana veerrr.. Bak boğazına yapıştım, anne-baban görmeden ver çabuk kız..
Zeyno: İmdaaatt!!Dudu teyzeee..yetiş nolur, tosunun meyvesini yedir çabuk, yoksa o beni yiyecek..!!


Efe: Zeynooooooo.. çıkart o borazanı ağzından. Zaten dişin de yok daha.. Bak anlaşalım sen bana deniz kızını ver, ben de sana borazan oyuncağımı vereyimm.. Bu arada diş demişkeen.. sana ağzımdaki diş koleksiyonumu göstermiş miydim?
Zeyno: Ya tosun yaaa, ama bu çok lezzetlii.

Efe: Ba-baaa,baa-baaa,ba-baaaa.. yeter artık sen de çekmesene yaa..
Zeyno: Altan amcaaa, benim şöyle güzel birkaç fotoğrafımı çeker misiin? söz sana çok güzel pozlar vericeemm.


Zeyno: Hatta verdim bile.. Çok tatlıyım di miii;)
Efe: Üffff çok sıkıldıımmm.. Zeyno da sürekli şu borazanı yemeye çalışıp duruyor. Biraz benimle ilgilense ya.. Sert adamım beeennnn.. Heeeeyyyyyyyyyyttt, varmı bana yan bakan;)
Zeyno: Offf şu tosunun bakışlara bak yaa.. Sert adam valla. Borazana sıkı sıkı yapışayım da yere düşmesin, kızar mızar sonra..

Zeyno: Anneciiimm,İyi ki doğmuşsun da beni doğurmuşsuunn..

Efe: Zeyno nerde yaaa?? İlker amca da beni pek bir sahiplenmiş..Bu adam beni seviyor galibaa.. İlker amcaaaa, sana baba diyebilir miyiimm?

 
Edişko:  Baba en tatlı benim değil mi? Ben tatlıyım sonra Neyno tatlı değil mi?
Babası: Evet kızım, sen ne dersen, evet kızım :)

Edişko: Annecim az önce babama sordum en tatlı benmişim doğru mu?
Annesi: doğru kızım, sen ne dersen doğru :))

Zeyno: Yaaa Ece, bir yerinde durmuyorsun, zaten Beroş'um da gelemedi, bu sefer de İngiltere'ye gitmiş, kendi dilinde konuşan insanların hepsi oradaymış sanırım
Ece:  ya Neyno, masanın üzerinde cam şişede su gördüm, sanırım annem benim için almış :)))


Berk: Ya baba çok mutsuzum parti var dediler kalktım geldim, annem yine bana haşlanmış havuç ve kabak yedirdi, bakın artık gerçekten kızıyorum...Küsücem, yemek yemiycem... Zaten çok uykum geliyor, gözümü bir türlü açamıyorum, üffff anneeeeee süttttt


30 mu yok artık daha neler...

10 Nisan 2012’de dolu dolu 30 oldum, artık öylesi böylesi yok, enikonu 30 oldum işte :)
Geçtiğimiz hafta bir yerde yaşımı sordular, 29 dedim, İlker dalga geçti, son çırpınışlar bunlar diye, evet son çırpınışlar da geldi geçti, geçmez dediğim günler geçti,  ve 20’li yaşlarıma sonunda veda ettim.
Şöyle bir heybeme bakıyorum,  ne güzel şeyler biriktirmiş olduğumu görüyorum 30 senede…
Ankara’da Keçiören’de sobalı bir evde başlayan hayatım, 1,5 sene sonra daha kendimi bilmezken ablalığı tatmamla renklenmiş. İlk kelimelerim “kardeş cici” olmuş, o beni küçük yumrukları ile döverken ben onu hep sevmişim J
Kendimi bildiğim ilk ev Keçiören’de Nuri Pamir Caddesi’nde Akasya Dondurmacı’sının karşısındaki apartmanımızdı.  Annemin arkadaşları hala anlatıp güler, “elin tıkıtıyo Dem, elin tıkıtıyooooo” diye mutfak camına elini sıkıştırmaya çalışan kardeşimi korumak için attığım nağraları…
Çocukluk yıllarıma dair hatırladığım en net görüntü, Hüsniye teyzemlerin arka bahçesindeki dut ağacının tepesinde dutları sallayarak aşağıdaki çarşafa düşürmeye çalışmak nedense J
Ama ben evin hep uslu kızıydım, Cem ikimiz adına yaramaz olandı. Herhalde kırılmadık kemiği, dikiş atılmadık yeri kalmamıştır. Dilini bile 2’ye yarmıştı, evde yaptığımız kaydıraktan düşüp orta sehpaya çarparakJ (ama inanır mısınız dil sabaha tekrar yapışıp birleşmişti)
Şimdi evli olduğum, canım kocam, hayat arkadaşım, yoldaşım, hayatıma 5,5 yaşında girdi. Annemin beni yazdırmak için deli gibi ilk okul aradığı dönemde, Şerife teyzenin “dur Caviş bizim apartmanda bir Nurcan var, onun da oğlu okula başlayacak, gelsin tanışın” demesiyle başlayan, ve bugünlere gelen bir aşk hikayesi bizimkisi J
Çocukluğum demişken bir de unutamadığım yazlık anılarım var, Altınoluk Yağcılar sitesinde… 2 evde 30 kişi yattığımız (bir sıraya koy, öyle git değil mi yazlığa, yok biz de herkes aynı anda gelmezse o sene tatil yapmış hissetmezdik kendimizi), biz çocuklar kalabalık aile olmanın tadını çıkarırken, anneler gün boyu 3’er posta kurulan önce sabah kahvaltıları, sonra öğle yemeği, sonra 5 çayı ve akşam yemeği telaşıyla geçirirlerdi günlerini…  Biz sabahın 9’unda sahilde bulurduk kendimizi, yemek vakitleri dışında akşam eve girmeyi bilmezdik… Jandarma gelip söndürene kadar ateş yakmadan, Ege’de olmamıza rağmen “Akdeniz akşamlarıııııı” şarkısını söylemeden günümüz geçmezdi.  Tarkan’ın ilk kasedi o zaman çıkmıştı, bir de Tayfun vardı, Tarkan’cılar ve Tayfun’cular diye 2’ye ayrılmıştı grubumuz. Bir de Altınoluk demişken aklıma denizde ayağımıza batan kestaneler gelir, her akşam evde operasyon geçirirdik resmen batan kestaneleri çıkarmak için, abicim alsana kendine bir deniz ayakkabısı, yok nerede o kafa, yoktu herhalde o zaman J
Arı Kolejinde geçen ortaokul yıllarım, voleybol hayatım, okuldan sonra antrenmana, oradan maçlara, oradan turnuvalara koşturarak geçen güzel yıllarım…
Arı Fen Lisesi anılarım, türevlerin integrallerin arasında kaybolmuş zamanım,,, ama hayatımda bana kardeşim kadar yakın insan Ece ve Mehmet ile tanıştıran tahta okul sıralarım…
Üniversite sınavına hazırlandığım Anafen’im… Her gün okul bitse de gitsem diye koşarak gittiğim, en keyifli okulhanem J
Bilkent yıllarım ve üniversiteyi benim için çok özel kılan en özel dostlarım (Nazuşum, Ösgem, Leylagcım,,,) bir türlü ders çalışmayı beceremediğimiz kütüphanedeki müzik odalarımız, ama en keyiflisi Mayıs festivallerimiz, kayak turlarımız…
İtalyan Kültür çılgınlığım ve girdiğim ilk derste aaa bu kızı tanıyorum yahu ben diye yanına oturduğum, dostum, kardeşim Dudu’m…
Ankara ofiste stajyer olarak başladığım ve bugünlere kadar devam eden profesyonel iş hayatım ve iş hayatında dostluklara yer yok lafına inat, kurduğum en güzel dostluklarım (Ekom, kokoşum, Gökish’im,,,)
Heybemi dolduran en güzel, en özel insanlar iyi ki gerçekten varsınız…

Anneannem/Dedem Gelmiş Hoşgelmiş,,,

Tam 4 sene olmuş ben İstanbul’a yerleşeli, hem ağlarım hem giderim misali, hem ağladım hem geldim İstanbul’a… Yıllarca Ankara’da İstanbul’da ki sevdiğime hasret kalıp, sonra aileme hasret oldum… Hayat gerçekten zor… Her seçim bir şekilde bir vazgeçiş ne yazık ki L
Tam gidip gelmelere alıştık, artık anne-kız ağlamadan veda ediyoruz birbirimize demeye başladık, bu sefer Zeyno girdi hayatımıza… Anneannenin hasreti 2’ye katlandı, hatta belki 3’e… Çünkü Zeyno’nun özlemi hiçbir şeye benzemiyor.
Telefonda ağladığını duyuyor ağlıyor ne oldu kuzuma diye, güldüğünü duyuyor yine ağlıyor niye ben yanında değilim diye J
En sonunda dedeye İstanbul’da bir ev açtıracak bu anneanne sanırım ;)







Enlemesine mi boylamasına mı?

Zeyno’yu yatağın bir köşesine koyup aynı yerde bulduğumuz gecelerin sonuna geldik artık J

Gece yatağa koyuyoruz, 2 tane vazgeçemediği ayıcığı yanına alıyor (biri Beyza teyzesi-Emre amcasının İngiltere’den getirdiği pijamanın parçası pembe ayıcık, diğer de babaannemizin yeni yıl hediyesi). Bazen babaannemizin hediyesi pooh’a kızıyor, çünkü o müzik çalıyor J (Zeyno annesi gibi sessiz ortamda uyumayı seven bir bebek, uyurken ninni söylenmesini, müzik çalmasını pek tercih etmiyor)

Doğduğundan beri ona uyku tulumu giydiriyordum, ama artık evimiz gerçekten çok sıcak olmaya başladığı için uyku tulumunda çıkardım kuzuyu. Gece yatırırken üzerine 1 veya 2 tane battaniye örtüyorum, ama tabi o battaniyeleri sabah üzerinde bulmak biraz zor. Babası kılıklı sıcağı hiç mi hiç sevmiyor J
Ben kuzumu işte bu haldeyken sabah bırakıp işe gidiyorum,,, buna dayanmak gerçekten çok ama çok zor L

Mıncıklamaya bekleriz

Zeyno’yu soymaya yer arıyoruz… Zeyno’da maşallah her yemek sonrası baştan aşağı üstüne başını değiştirmek zorunda bıraktırıyor bize kendini J
Tabi bunu keyifle yapıyoruz…
Zeyno’lu öpücük tatlısı tarifi: bir adet en kikiriğinden Zeyno alınır, baştan aşağı çırılçıplak soyulur, bir güzel her yerinden öpülür, kikir kikir gülünür, hem çok lezzetli, hem kalorisiz J
Alper amca bu fotolar senin için, gel artık kuzuyu biraz da sen ye J

Aaaaa bu bana benzeyen adam da kim?

Berker amcamızı gören cennetlik, gece bize gelmeyi teklif ettiği saatler genelde Zeyno’nun en derin rüyalarının olduğu saatler oluyor ne yazık ki…
Berker amcamız çalışmaya başladığından beri biz işimiz yoğun lafını lügatımızdan çıkardık, ben yoğun bir adamım deyince gerçekten ayıp oluyor Berker’in yanında J
Amca ve yeğenin bir Pazar günü buluşmasının naçizane fotoları ektedir…
Zeyno ilk doğduğunda daha çok benziyordu Berker amcasına, şimdi gerçekten nevi şahsına münhasır bir hatun olma yolunda :)