21 Haziran 2012 Perşembe

Su kuşu

Babasının kızı ne olacak,,, her gün 3 saat yıkansın, ben çok yıkandım, artık çıkayım demiyor :)))

Allah'ım buaralar çenesi bir düşük bir düşük Zeyno'nun anlatamam, sürekli ağzının içinde gevelediği laflarımız var, en güzelleri, haydiiiiiii ve deeeeeeeeelllll (bunu beni çağırırken sık sık kullanıyor)

Ekte görüldüğü üzere, banyoda bile konuşmaya devam ediyor çocuğum, hani ben susayım, ağzıma su kaçar felan diye düşünmek yok kesinlikle :))))




Balon şişirmece


Diş buğdayı için pek çok balon aldık çardağımızı süslemek niyetiyle ama kısmet olmayınca heves edip eve birkaç balon astık...

eeeehhh kızımda yardım etti tabi haliyle :)))




Bu ne hal yaaa



Ya tam bir böcek değil mi kendisi :)))

Atom Karınca


Emeklemiyor emeklemiyor dedik, bir başladı emeklemeye hepimiz gördük günümüzü J

Evin içinde açılmadık çekmece, girilmedik dolap bırakmadı, tabi buarada çekmeceye sıkışan eller, kafamıza çarpan dolap kapakları da cabası J

Bir dakika yerinde durmuyor resmen Zeyno, tıkır tıkır kaşla göz arasında bir yerlere gidiyor.

Buarada adımları da epey geriledi, çünkü emekleyerek çok daha hızlı ilerlediğinin farkında olduğu için adım atma işine gelmiyor J




Diş Buğdayımız


Adettendir, bebeğin ilk dişi çıktığında diş buğdayı yapılır. Hele bizim gibi ilk dişi 9,5 ayda çıkarırsa, anlı şanlı koca bir parti yapılır (daha Duygu teyzenin birde konvoy yapma sözü var, bekliyoruz).

Evimizin çardağında yapmaya karar verdik buğdayımızı. Sadece Zeyno’nun arkadaşları davet edildi, tabi birde arkadaşlarına bakmak, acıktıklarında doyurmak, çiş yapınca altını değiştirmek, düşünce kaldırmak için anneler ve anneanneler J

Çardakta parti yapacağız diye koştur koştur Eminönü’ne gittim, bir sürü süsler aldım, büyük kumaş tüccarı olan komşumdan örtüler istedim tahta sehpalara sermek için, ama Cumartesi-Pazar İstanbul’u yakıp kavuran sıcaklar Ayazağa uğramadı J Ayazağa adına yakışır bir şekilde rüzgardan uçtu resmen. Son dakikada partiyi eve taşımak zorunda kaldık. Ama Allah’tan herkes çok anlayışlıydı da, kalabalığa rağmen evde çok güzel bir gün geçirdik (80m2 evimizdeki nüfus= 20 büyük+ 20 büyüğe bedel 7 tane Zeyno boyu atom karıncaydı)

Canım annem hazırlıkların yarısını Ankara’da yapıp gelmiş zaten. Buğdayımızı da Pazar günü sabahtan yaptık (akşamdan ıslattık nohut ve buğdayımızı ayrı ayrı pişirip karıştırdık sonrada)
Zeyno’nun diş şeklindeki pastasını ve Zeyno’nun 2 dişi çıktı kurabiyelerini Orhan pastanesinde hazırlattık, gerçekten çok lezzetliydi.

Tüm kalabalığa rağmen, keyif içinde bir gün geçirdik.

Canım kızım inci gibi güzel dişlerin olması dileğiyle,,,

ooooo Dudu teyzem bana koltuk almış ne güzel, artık inerken düşmeyeceğim bir koltuğum var :) 

Efe: yaaa bu Zeyno'nun ne afilli bisikleti var, Cucu teyzem bana da mı alsa acaba :)

Yazarın notu: Bu sofraya söyleyecek söz bulamıyorum,,,

Ece: anne anneeeee, hep sen yiyorsun, biraz da bana versene:))
  
Grubun nadide erkekleri: oğlum bu Zeyno'da amma süslü kız, hadi odasını dağıtalım....


Beros: Cucu teyze poz verirken gözlerimi kısıyorum özellikle, flashlar gözümü alıyor :))

Tosun: anne yaa bu kız ne güzelmiş, bana bunu alsana :)))


 
Lara: Anneeeee, indir beni yere, kendi kendime idare edebilirimmmmm :)

Zeyno: üffff hadi bari gelin, hep beraber bir poz çektirmeye izin veriyorum, ama başka izin vermem ona göre, dişlerim çıkıyor, asabiyim ben :)

Adete göre diş buğdayı esnasında, bir örtünün üzerine bilimum şeyler koyulur ve çocuğun gelecekteki mesleği seçtiğine inanılır. Bizim örtümüzde neler mi vardı:
Makas; modayla uğraşan bir işi olsun diye
İlaç; eczası olsun diye
Ateş ölçer: doktor olsun diye
Kitap: okur yazar olsun diye
Diş fırçası: Dişçi olsun diye (bu sayede belki babamızda dişlerini çektirmeye gider :)))
Ruj: süslü olsun diye
para: bankası olsun diye (ben çok zengin olsun diye koydum :) )
pepsi: baba mesleğidir ne de olsa :)
tahta kaşık: iyi bir aşçı olsun diye
Dikkat ettiyseniz, mouse, hesap makinesi gibi anne mesleğini çağrıştıracak hiçbirşey yok örtümüzün üzerinde :) 

Merakla beklenen an sonunda, örtünün üzerindeki onca şeye rağmen Zeyno ne mi seçti?

Tabi ki tahta kaşığı :)))

ve ikinci olarak da baba mesleği pepsi'yi :)

ama Pepsi'deki kariyer hevesi çok uzun sürmedi ve aşçılığa geri dönmeye karar verdi :)

Beroşum da tepsici olmaya karar verdi :)))



Zeyno: anne annneeee, beni biraz yükseğe koy, bak ben görünmüyorum, pasta ne kadar büyük olmuşşşş

Zeyno: anne şu üstündeki kız ben miyim, ben o kadar çirkin miyim :)))

Eda: en büyük benim, pastayı ben üflerim...

Bora: hayır ben erkekim pastayı ben üflerimmmmm

Eda: Boraaa bak seni sevdim ama ben üflerim dedim sanaaaaaa
Yazarın notu: Bu fotoğraf sonrası, Bora Eda'nın belini ısırdı :)))

Katılan herkese çok ama çok teşekkür ediyorum... 



Büyükada'dan Tosun Efe ile Deli Zeyna Geçti


Duducum o kadar güzel yazmış ki Büyükada notlarımızı, noktasına, virgülüne dokunmadan alıp kopyalıyorum. (hakları Efe’nin annesi Duygu’ya aittir, bilinsin)

Geçtiğimiz cumartesi öğleden sonra hep beraber Büyükada'ya gittik Yağcı ailesi ile birlikte. Piknik örtümüz yanımızda, cips,çekirdek,limonata ve biralarımız  torbalarda, çıktık adanın tepesindeki yeşil alana oturmaya, kuzulara temiz hava aldırmaya..Çok da güzel, eğlenceli bir gün geçirdik, geçirttik.. 




Bu arada yoğurt sevenler ve sevmeyenler net bir şekilde belli oldu:))

 


Efe de, Zeyno da oynadılar kimi zaman oyuncaklarıyla, kimi zaman elimizdeki pet şişelerle..:) Efe'nin yabancılama huyunun giderek azaldığını farkettik. Bu kez ağlamadı Yağcı ailesi fertlerine.. Yanımızda bir sürü oyuncak olmasına rağmen, ısrarla pet şişe, objektif kapağı, telefon gibi nesnelerle oynamak daha cazip geldi ufaklıklara..
 


 


Bunlar gerçekten büyüyorlar galiba yaaa... İyi mi kötü mü bilemedim..;)


 


Günün sonlarına doğru ise önce Dudu'da ve Efe'de ufak tefek kızarıklıklar çıktı. Merkeze indiğimizde eczaneden Fenistil krem aldık-bebeklere de sürülebiliyomuş. Vapura bindiğimizde Altan ve İlker'de de çıkmaya başlamıştı.. Hadi hayırlısı dedik.. 

 
Aslına bakarsanız Nisan ayı içerisinde adaya gidenlerde bu tip kızarıklıklar, kaşıntılar olduğunu biliyorduk.Adayı çam kese böceği denen bir tip tırtıl basmış.. Giden ve çimlerde oturanlarda kaşıntı oluyormuş en şiddetlisinden ve birkaç hafta kalıyormuş..O dönem haberlere de çıkmıştı.. Ancak 2 aya yakın süre geçti, dönemseldir bu tip şeyler, kalmamıştır diye düşünüp gitmiştik yine de.. Test ederek gördük ki geçmemiş..:) Efe'ye ve Dudu'ya Fenistil yetti ancak Altan ve İlker felaket durumdalardı akşama.. Hatta İlker çıplak ayak toprağa bastığından olsa gerek ayaklarının altında bile varmış.
Altan  ertesi gün dermatologa gitti ve bir nemlendirici süt, hap ve kortizonlu bir krem kullandı. 2-3 günde söndü kızarıklıklar, daha az kaşınmaya başladı.. Ama hala tam olarak kurtulmuş değil..
Diyeceğim odur ki bu aralar Büyükada'dan uzak durun..Diğer adaları deneyin bence;)

9. ayı geride bırakırken...



 Zeyno, ayın 19’unda tam 10 aylık oldu, 9.ay ile 10. Arasında neler neler gördük J

Zeynos, Alanya tatilimizi saymazsak, ilk defa tatile çıktı ve gerçekten çok uyumlu bir çocuk olduğunu gösterdi bize. Tabi bu uyumu sağlamak için, benim 4 günlük yemeğini, yoğurtlarını, meyvelerini evde hazırlayıp yanımıza almış olmam, ayrıca en sevdiği battaniyeyi ve oyun arkadaşlarını da yanıma almamım epey bir etkisi olmuş olabilir.

Bu ay 2 tane kocaman diş patlattık, tabi bu dişleri patlatırken, gece çığlık kıyamet uyanmalarımız, sabahın 4:30’unda kalkmalarımız ve bir daha yatmamalarımız çok oldu.

Zeyno bu ay emeklemeye başladı. Atom karınca, kaşla göz arasında evi talan ediyor. Oyuncakları ile oynamak mı neden ki evde oynanabilecek o kadar plastik saklama kabı, tahta kaşık varken J

Ağzından çıkan yeni bir söz “hadiiiii”, biz çocuğa sürekli hadi kızım bir kaşık daha, hadi Zeyno yattık, hadi Zeyno kalktık, hadi dışarı çıkıyoruz diyoruz ki, kız en iyisi bu kelimeyi öğreneyim ben dedi sonunda, artık emekleler bir yandan sürekli hadiiiii hadiiiii diyor.


Biz anneciyiz bir anneciyiz. Aslında içten içe hoşuma gidiyor bana düşkün bu tavırları ama her sabah bırakıp işe gelmek daha bir vicdan azabı duymama sebep olmaya başladı.

Artık yemek olarak her şeyi yiyor neredeyse Zeyno; balığı elle yemeği seviyor, bir de mezgit seviyor sıpam J Somonun alerji yapmış olabileceğini düşünüyoruz, o yüzden biraz daha dikkatli vericez, eğer yine kabarırsa, somondan vazgeçeceğiz.
Köfteyi çok ama çok seviyor, 4 tane köfte yiyor herhalde bir öğünde, ama tabi yine kaşık yada çatalla değil, elle J

Çok faydalı olduğu için avokadoyu yedirmeye çalışıyoruz gün aşırı, bazen cicibebe bisküvi ile karıştırıyoruz, bazen yoğurduna karıştırıyoruz.

Yememesi gerek biliyorum ama dondurma yalamaya bayılıyor J Yaşar usta favorimiz ailece J
Güldüğü zaman sevindiğimizin kesinlikle farkında, o yüzden o güzel gülümsemesini hiç sakınmadan bol bol kullanıyor J

5 Haziran 2012 Salı

Mümkünlü köyünde her şey mümkün

Zeyno hanım ile yolculuklarımız son sürat devam ediyor. 3 hafta önce Taraklı köyündeydik. Taraklı köyü yada nam-ı değer adıyla Mümkünlü köyü.
Cuma günü iş çıkışında babamızı aldık düştük yollara, korkunç bir yağmura yakalandık, hatta bir ara dolu yağdı resmen.  Ama kazasız belasız vardık Taraklı Köyü’nde Hanımeli Konağı’na, tüm sıcaklığıyla Konağın işletmecisi Pembegül hanım karşıladı bizi yollarda.  Konağa ilk varmanın tadını çıkarıp en büyük odaya yerleştik hemen.  İçeri girdiğimizde ne kadar da Güdül evlerine benziyor diye konuşmaya başladık ki Pembegül hanım bize evin ilk sahiplerinin Güdül’lü bir aile olduğunu söyledi.
Hemen arkamızdan önce Fatoş ve Ercü’ler, yeni tanıştığımız ve çok sevdiğimiz Arzu, Nisan ve Halil’le birlikte geldiler. Ece-Mehmet ve Edişkonun gelmesi ile haftasonu tatilimiz başladı.
Giriş katında büyükçe bir yemek salonu ve mutfağı olan, üst katlarında toplam 7 odası bulunan bu sevimli konakla çok güzel bir haftasonu geçirdik. Cumartesi günü Göynük’e gidip gezdik, meşhur şimşir kaşıklarından aldık, ayrıca Taraklı köyünden geçen bu yolun tarihi İpek yolu olduğunu öğrendik.
Cumartesi günü şansımıza köyde Pazar kurulmuştu, Zeynoş için tazecik meyvemizi sebzemizi aldık. Çok güzel bir hafta sonu geçirip Pazar günü evimize döndük.







PS: Zeyno köyde taytay durmaya başladı, eeee ne de olsa mümkünlü köyünde her şey mümkün.

9. ay kontrolleri

9. ay kontrollerimiz için doktorumuz Çiğdem hanımdaydık. Zeynoş en son 7. Ayda gitmişti doktoruna. 2 ayda 1100 gr almış ve 8250 gr olmuş , boyu da 5cm uzamış. Doktorumuz Zeynoş’u çok hareketli gördü.   Doktorun odasında ne oyuncak bulduysak yerlere atıp, sonrada yere doğru bakıp, takip yeteneğimizi kanıtladık kendisine. Ayrıca şu ayakta durma merakımızı da gördü doktorumuz. Malum ben biraz korkuyorum sürekli ayakta durmak istemesinden çünkü ayakları parantez oluyor kuzucuğun, hani acaba çok mu yükleniyor üzerine bir şey olur mu diye endişeleniyorum. Ama doktorumuz, yürümek için hazır olmasa bu hareketi yapmak istemez, endişelenme dedi.  Artık Zeynoş’u koyduğumuzda yerinde durduğu günler çok gerilerde kaldı, artık bir an bile gözümüzün önünden ayıramıyoruz, çünkü kaşla göz arasında bir yerden bir yere hareket etmiş ve bir şey yapmış oluyor. Hareket etmiş oluyor diyorum, hareket etmekten kasıt, emeklemek değil sürünmek J
Sürünmek= yüz üstü yatılır, popo havaya kalkar, eller üzerinde durulmaz, yüz yere gömülür, popo ve bacaklardan destek alınarak öne doğru vücut iteklenir ve ileriye doğru gidilmiş olunur. Tabi bu hareket, çok çaba gerektirdiği ve burnu acıttığı için en fazla 2-3 dakika yapılır sonra ağlamaya başlanılır J
Doktorumuz henüz diş yok dedi, hatta öyle ki dişin yeri bile yok dedi J yani diş buğdayını nerede yapacağımız, ne ikram edeceğimiz belli ama dişlerin gelmeye niyeti yok J
9. ay itibariyle hayatımıza balık eklendi. Bundan sonra haftada en az 1 gün balık yiyeceğiz.  Balığı mümkünse haşlama, aksi halde fırında yapacağız. Valla balığı yemeğe başladık, Zeynoş’da çok sevdi balığı, ancak 2 haftadır balıkçımızdan mezgit tava söylüyoruz onu da elle bir güzel yiyoruz-yediriyoruz. Geçen hafta aynı zamanda bir de levrek ızgara yaptırdık ama onu yemedi kuzu L anası kılıklı ne olacak, tava balık seviyor J
Doktorumuz bir de bol bol avokado yedirmemizi söyledi. Zeynoş’a avokado yedirmenin yolunu şöyle bulduk, bir miktar avokado alıyoruz, cici bebe bisküvisi ile eziyoruz. Afiyetle 3-4 kaşık yiyoruz, daha fazla yemiyoruz ama olsun zaten ilaç niyetine bu kadar da olsa yeter.
Zeyno’ya 8. Aydan beri akşamları biz ne yersek yediriyorum, yemeklerimizi tuzsuz yapıyoruz, bizimle birlikte yiyor hanımefendi,  ama Duygu’nun doktoru akşam öğünleri için Efe’ye çorba verince ben de öyle denemeye karar verdim (hani acaba biraz ağır mı geliyor yemek diye, çünkü bir kasenin yarısını ancak yiyordu), gerçekten de çorba konusunda daha iyi Zeyno, akşamları etli/kıymalı bir çorba yapıyorum (örneğin tarhana, mercimek,tel şehriye gibi) ve 1 kaseye yakın içiyor Zeynoş. Cıvık şeyleri katı şeylere tercih ediyor kuzu.



PS: artık top havuzundan kendi kendi çıkıyor ve bunu büyük bir marifet sayıyor :)