15 Ocak 2012 Pazar

İşten eve dönüş

Parazit yaşamımız 15 gün önce son bulmuştu.
İlk iş günleri zordu ama tahminimden daha kolay geçiverdi.
Sabahları uyku mahmuru halde, Zeyno’yu bakıcısına teslim edip gitmek işin bence hala en zor kısmı,,,
İlk günler odama gelip ziyaret eden arkadaşlarıma Zeyno’yu anlatmakla, günde 4 defa ne yapıyor şimdi diye evi arayıp rapor almakla geçti zamanım.
İşten çıkıp eve geldiğim yol bitmek bilmiyor resmen. Çılgın Mecidiyeköy trafiği her zaman ki gibi beni deli ediyor. Aslında her zaman öyle ama nedense bana, trafik daha da artmış gibi geliyor.
En çok eve geldiğimde acaba beni nasıl karşılayacak diye endişeleniyordum, ama çok şükür korkulduğu gibi olmadı ve gün boyu düşündüğüm, burnumda tüten canım kızım, nam-ı değer “heyecanlı piliçim” beni her akşam yüzünde kocaman gülümsemesi ile karşıladı.
Önce kucakta sarılmalar başlıyor, sonra bol bol yapış yapış,sulu sepken öpüşmeler, gıdık altından kikirdetmeler, sonra bakıcımız gidiyor, Zeyno mama sandalyesinin ana-kucağı modunda mutfakta yerini alıyor ve ma-aile yemeğimizi yiyoruz.
Yemekten sonra annesi ve prenses odaya doğru yol alıyorlar. Zeynoş son zamanlarda edinmiş olduğu kötü alışkanlık ile ile uyanıkken sütünü içmiyor(diliyle biberonu itiyor, hatta daha da ötesi iki eliyle biberonu tutup ağzından ayırıyor). Odamızda ışıklarımız kapalı, biraz dönencemizi izliyoruz (aslında daha çok o dönen ayıcıklara dokunamadığımız için sinirleniyoruz), sonra ben Zeynoş’a iş günümü anlatıyorum J o beni pür dikkat dinliyor, sonra eller gözleri kaşımaya başlıyor, Zeynoş’un uykusu geliyor, ağzında emzik, kendi ninnisini kendi söyleyerek (ıııhhııhh nidaları eşliğinde) uykuya geçiyor ve ben hemen sütünü uykusunda içiriyorum ona.
Zeynoş kolları iki yana açık teslim oluyor adeta, biz de babası ile hayranlıkla izliyoruz onu,,,





Edişkomuzun aldığı Zeynep trenimizi çok seviyoruz :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder